Bakanlıkta internet sitesinden ÇED raporu taslağının 10 işgününü kapsayan bir süreçte görüş ve önerilere açık olduğunu kamuoyuna duyurdu.

Murat Dağı Yok Olmasın Platformu Sözcüsü Funda Öz Akcura, şirketin hazırladığı ÇED rapor taslağının gerçekleri nasıl maniple ettiklerinin bir itirafı olduğuna dikkat çekti. Öz Akcura, Uşak ve Kütahyalı çevre dostları olarak Ege Bölgesinin bolluk ve bereket kaynağı Murat Dağı’nı asla altın ve diğer madencilerin hırsına kurban ettirmeyeceklerini de sözlerine ekledi.

ÇED Taslağı Kütahya Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü'ne iletildi

Gediz, Büyük Menderes, Porsuk, Susurluk ve Banaz çaylarının doğduğu ya da en önemli su besleme kaynağı olduğu Murat Dağı’nda yıllardır altın çıkarmak için uğraşan Anadolu Export Maden Sanayi ve Ticaret A.Ş. yeni ÇED taslağını bakanlığa sundu.

Kütahya /Gediz ilçesine bağlı Karaağaç köyünde altın gümüş eleme tesisi kurmak isteyen şirketin başvuruus için bakanlık şöyle bir duyuru yayınladı:”

“KÜTAHYA İli GEDİZ, ilcesinde ANADOLU EXPORT MADEN SANAYİ ve TİCARET A.Ş. tarafından yapılması planlanan İR:85899 NO'LU YILDIZ ALTIN-GÜMÜŞ MADENİ KAPASİTE ARTIRIMI VE KIRMA ELEME TESİSİ projesi ile ilgili olarak hazırlanan ÇED Raporu, İnceleme ve Değerlendirme Komisyonu (İDK) tarafından incelenerek son şekli verilmiş olup, söz konusu rapor halkın görüş ve önerilerini almak üzere ÇED Yönetmeliği'nin 14.Maddesi (1) no'lu bendi kapsamında Bakanlıkta ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü'nde on (10) takvim günü görüşe açılmıştır. Bakanlığa/Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü'ne iletilen görüşler projeyle ilgili karar alma sürecinde dikkate alınacaktır. Görüş ve öneriler için bu süreç içerisinde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'na veya KÜTAHYA Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüklerine müracaat edilebilir. İlgililere ve kamuoyuna duyurulur.”

“ARSENİK GİBİ AĞIR METALLERİN SUYA KARIŞMASI KAÇINILMAZ!”

Yıllardır Murat Dağı’nı korumak için mücadele veren çevre aktivistlerinin oluşturduğu Murta Dağı Yok Olmasın Platformu Sözcüsü Funda Öz Akcura, Muat dağını gözü doymaz madencileresin hırsına kurban ettirmeyeceklerini söyledi.

Akcura, “Murat Dağında altın madenine karşı bilgilendirme toplantılarında, faaliyete geçmesi durumunda Karaağaç altın madeninde altın ve gümüşün ayrıştırılmasında, başta siyanür olmak üzere kullanılacak kimyasalların binlerce yıldır uyuyan ağır metalleri uyandırıp aktifleştireceğini, bölgenin yaşanmaz hale geleceğini ısrarla söylemiş ve açtığımız davada da uzman raporları ile belgelemiştik.

2019’daki ÇED dosyasında “tüm önlemleri aldık; hiçbir şey olmayacak” diyen şirket, 2022’deki ÇED dosyasında gerçeği kabul etmek zorunda kaldığını şu cümlelerle anlatıyor:

 “Süreç sırasında uygulanan işlemler sadece altın ve gümüşü çözmeyip aynı zamanda topraktaki civa, nikel, arsenik, antimon, krom, kurşun vb diğer mineralleri de çözecek ve açığa çıkaracak.

 “Altın madeninin işlenmesi sırasında cevher hidroklorik asit ile muamele edildiğinden sahada zenginleşmiş olan civa, nikel, arsenik, antimon, krom, kurşun ve bunlara ek olarak alüminyum iyonlaşmış hallerinin suya karışacağı kesindir ve ÇED Raporunda bunlarla ilgili önlemlere değinilmemiştir. Barajlarda bekletilen atıklardaki ağır metalller hiç dikkate alınmamış; sel, aşırı yağış, toprak kayması gibi çevresel etkiler ÇED raporunda tüm boyutları ile değerlendirilmemiş, olaya daha çok siyanür kirliliği olarak bakılmış, açığa çıkacak ağır metallerin bertarafı için hangi önlemlerin alınacağı açıklanmamış, zehirli atıkların sulara karışması durumunda hangi noktalara kadar uzanabileceği, kaç kişiyi etkileyebileceği, ağır metal kirliliğin canlılar, sucul yaşam ekosistem flora ve faunaya etkileri değerlendirilmemiştir.”

Ve yine aynı cümle: “Cevher zenginleştirme tesisinden vazgeçilmiştir” dedi.

“EKOSİSTEMİ YOK EDECEKTİK!”

Maden şirketinin kendi hazırladığı raporlardaki çelişkileir bir bir ifşa eden Akcur; “Şirket 2019’da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın “onayladığı” ÇED dosyasında Murat Dağı’nda mayıs ve haziranda yaptığı toplam dört günlük saha çalışması ile bölgedeki endemik bitki türlerini itibarsızlaştırmış ve hayvanların “koşma becerileri” sayesinde maden sahasından kaçıp canını kurtarabileceğini yazmıştı.

Aynı şirket bu kez 2022 yılında hazırladığı ÇED dosyasında Murat Dağı’ndaki biyoçeşitliliğin sağlıklı ve doğru olarak raporlanmadığını ;  4 günlük arazi çalışmasının doğru bir yaklaşım olmadığını, “varsayımsal hareket edildiğini”, bunun da bilimsel bakış açısı olmadığını itiraf ediyor.

Şirket olası tahribatın ekosistemi yok edeceğini, kaybedilen değerlerin yerine konamayacağını, çok sayıdaki endemik türün zarar görmemesinin mümkün olmadığını, projenin uygulanmasının nadir türlerin yok olma riskinin çok daha artmasına veya ortadan kaybolmalarına sebep olacağını kabul etmek zorunda kalarak “cevher zenginleştirme tesisinden vazgeçilmiştir” diyor!

Bunu yenildiği için bugün söylemek zorunda kalıyor” ifadesini kullandı.

“SU ANALİZLERİ GERÇEĞİ YANSITMIYOR”

Davanın açılıp kazanıldığı 2019’a dek iki yıl boyunca Murat Dağı Yok Olmasın Platformu; Murat Dağı ve maden sahasının Ege Bölgesinin ekolojisini belirlediğini, Gediz ve Menderes ovaları dahil, bölgenin tarım ambarlarını suladığını, maden açılırsa tüm bölgeyi zehir ve ölümle baş başa bırakacağını anlatıp duruşma salonunda da kayıtlara geçirtildiğini hatırlatan Akcura açıklamasına şöyle devam etti:

“2019’da “altından muhteşem bir dünya” masalı anlatan şirket gerçekler su yüzüne çıkınca 2022 ÇED dosyasında yine çark etmek zorunda kaldı!

“ÇED dosyasında maden sahası ve çevresindeki su analizlerinin gerçeği yansıtmadığını, pasa sahalarından yeraltı sularına olacak sızıntının yeraltı ve yerüstü sularına karışacağını öngöremediklerini” itiraf etti.

Birinci derece deprem bölgesi olan bölgede olası bir depremde havuzların yıkılması, liç sahasının zarar görmesi durumunda yüksek metal içerikli akışkanların yüzey suyu ile Gediz ve Menderes nehirleri ile Porsuk çayına karışacağını kabul ederek “cevher zenginleştirme tesisinden vazgeçmek zorunda kaldığını” yine tekrarlıyor.

1. DERECE DEPREM RİSKİNİ ÖNEMSEMEMİŞLER!

Altın madeni şirketlerinin, bir çocuğun bile fark edeceği tehlikeleri “görmemesinin” örneklerinden en önemlisi Murat Dağının 1. derece deprem bölgesi olması ve bölgedeki aktif fay hatlarının madenin açılması ile geri dönülmez felaketlere yol açacağıydı.

Bakanlık’ın kabul ettiği ÇED dosyasında Heidi gibiydi şirket. Bi şey olmaz modundaydı.

Ama açılan ve kazanılan davada “liyakatlı” Bilirkişi’nin raporundan sonra görülüyor ki bugünkü ÇED dosyasında yine çark etmişler!

2022 ÇED dosyasından: “İşletme alanının birinci derece deprem bölgesinde olması ve  diri fay hatları nedeniyle proje alanındaki yüksek risk teşkil eden yığın liç ve havuzlarında muhtemel bir sızıntının telafisi çok zor bir çevresel felakete yol açacağı, yığın liç ve havuzların; kırıklı, çatlaklı olduğu için geçirimliliği yüksek kaya birimleri üzerinde yapılmasının oldukça riskli görüldüğü, havuzların inşa edileceği lokasyonun böyle bir işletme için doğru olarak seçilmediği, pasa sahasının altında ise yeterli önlemlerin alınmadığı için cevher zenginleştirme tesisinden vageçilmiştir.”

Eğer Karaağaç altın madenine karşı mücadele verilmese ve toplumsallaştırılarak büyütülmese bu risklerle bu maden bugün çalışıyor olacaktı.

Anadolu Export aynı maden için ikinci kez hazırladığı ÇED raporunda altın madenciliğinin fıtratındaki kirli çamaşırları “yanlışlıkla” dökmedi.

Halkın örgütlü birleşik mücadelesi karşısında çaresiz kaldığı için yazmak zorunda kaldı.”

                                                          

(SALİH KILINÇ / ÖZEL HABER)

Editör: Seher ZEYBEK