23 Eylül 1922

Uşak Kazası ’nda esir alınan Yunan Küçük Asya Ordusu Başkomutanı ve diğer subayların Ankara’ya nakli emredilmiştir.  Bu nakille görevlendirilen Garp Cephesi 5.Kafkas Tümeni 9.Alay 1.Tabur 1.Bölük Kumandanı İhtiyat Zabiti/Yedek Subay Sivaslı Rıfat(Erdal) Bey, 23 Eylül 1922 günü Uşak Tren İstasyonu’ndan başlayan bu yolculuğu şöyle anlatmaktadır :

“Uşak civarında Yunan komutanı General Trikopis, kolordu kumandanı General Diyenis, 8 tümen kumandanı albay ve 220 de yarbaydan teğmene kadar muhtelif rütbede Yunan subayı toplanmıştı. Bunlar o zaman Türk orduları başkumandanlık karargâhı irtibat subayı olan kurmay Binbaşı Nuri Bey -halen Kadıköy'de oturan emekli Korgeneral Nuri Berköz- tarafından bizim tabura teslim edildiler. Ankara'ya götürülmelerine memur edildik. Tren güzergâhı haricinde, kumanda heyetinden olanların arabalarla, yarbay ve daha aşağı rütbede bulunanların yaya olarak sevkleri emrediliyordu.

Uşak'ta hazırlanan bir trenle bunları Afyon'a getirip biraz yiyecek tedarik ettikten sonra, Çay istasyonunda trenden indirip veya kafileyi bölük kumandanlarının nezareti altında yola çıkardık. Bolvadin kaymakamlığına bir tel çekerek beş araba istedik. Kumanda heyetini tabur kumandanım ile ben, 30 silahlık er muhafazasında götürüyorduk. Gece yarısı arabalar geldi. Kumandanları bindirip sabaha karşı Bolvadin'e girdik. Sabahleyin yine yaya, kafileyi yola çıkarıp kumandanları arabalara bindirirken, Bolvadin halkı meydanlıkta toplanmış kumandanları seyrediyorlardı. Bir çocuğun taş atması üzerine bütün halk, esir kumandanları taşlamaya başladı. Bizim muhafız erlerin ve mahalli jandarmanın yardımıyla halkı teskin edip kasabanın haricine çıktığımız zaman Trikopis, Türkçe bilen yaveri Yunan yüzbaşısı vasıtasıyla kafileyi durdurmamızı rica etti ve arabadan inip asabi bir şekilde yaverine bir şeyler söylemeye başladı. Yaver tercüme etti. Kumandan:

-Zaferi kazanan bir milletin taşkınlık hakkıdır, fakat hakaret hakkı değildir, bize hakaret edilmiştir" demiş.

Bunun üzerine tabur kumandanım, buna muvafık bir cevap vermemi emretti. Ben de yavere;

-Papoulas’ın ordu kumandanlığı zamanında Afyon'la beraber buraları da işgal etmiştiniz, sonra geri çekilmek mecburiyetinde kaldınız. O zaman halka iyi muamele yapmış olsaydınız bu akıbete uğramazdınız" dedim.

 Bunu Trikopis’e tercüme edince, Yunan başkumandanı hiçbir şey söylemeyerek arabasına bindi, yolumuza devam ettik. Akşam üzeri Emir dağına geldik. Belediye esir kumandanlara bir akşam yemeği verdi. Yemekte kaza kaymakamı, savcı, askerlik şubesi başkanı ve jandarma kumandanı vardı. Yemek esnasında tabur kumandanım Binbaşı Ali Bey, Trikopis ‘ten yaveri vasıtasıyla şunu sordu:

-Biz Umumi harpten mağlup çıkmış, bütün memleketimiz yer yer işgal felaketine uğramış, ordumuz dağılmış, bütün kaynaklarımız tükenmişti. Siz İzmir'e çıktınız. Elinizde muntazam bir ordu ve arkanızda kuvvetli bir hükümet vardı. Bütün harp malzemenizi bu hükümet veriyordu. Hemen Yunanistan kadar bir arazi işgal ettiniz. Bütün propaganda ve casusluk sizin hesabınıza işliyordu. Bu kahkari hezimetin [ani geri çekilişin] sebebi nedir?

Bu soru tercüme edilince, Trikopis epeyce düşündükten sonra şu yolda bir cevap verdi:

Ecrin'den 9 Yıldır Haber Alınamıyor! Ecrin'den 9 Yıldır Haber Alınamıyor!

-Bunun iki sebebi vardır; biri maddi, diğeri manevidir. Manevi sebebi ben izah etmeyeceğim, onu tarih yazacaktır. Maddi sebebe gelince, siz benim kolordum cephesinden taarruz ettiniz. Ben ilk ateşte büyük bir kuvvet karşısında olduğumu anladım. Derhal İzmir'de bulunan başkumandan Hacı Anesti ‘ye telefon ederek durumu anlattım ve beni takviye etmesini istedim. Başkumandanın bana verdiği cevap şu oldu: "Türk ordusunda taarruz kabiliyeti yoktur; bu bir nümayiş taarruzudur, vaziyeti idare ediniz' dedi. Ertesi gün Afyon düştü, benim noktayı nazarım tahakkuk etti ve emrime kuvvet verildi ise de, iş işten geçti. Verilen kuvvetler emrime girinceye kadar esir oldular. Harbin bütün devamı müddetince başkumandan İzmir'den bir adım ileri atmadı, orduyu İzmir'den idare etmeye çalıştı. Halbuki ben esir olduktan bir saat sonra kendimi Gazi Mustafa Kemal Paşanın huzurunda buldum. Büyüklerinin idaresi altında bulunan bir ordu daima muzaffer olur" dedi.”

Yusuf Gedikli, Cephe ve Esaret Hatıraları, Paraf Yayınları,İstanbul,2012,s.51-54

(SALİH KILINÇ / HABER)

Editör: Seher ZEYBEK