Uşak Tarihi Araştırmacısı Ömer Aşçı, Uşak’ta yaşanan ve kökleri İran’a kadar uzanan bir çalışmaya imza attı. İşte o ilginç araştırma:

16 Mayıs 1921

Mustafa Kemal Paşa, Millî Mücadele dönemi 1921 yılının başlarında Türkler ile İslam Devletleri arasında tesis edilecek ortak düşmana karşı ortak mücadele için Ankara'da bir İslam Kongresi toplanması fikrindedir. Kongre hazırlama ekibi kurulmuş ve çalışmalara başlamıştır. Ancak kongrenin toplanacağı yerle ilgili bir uzlaşmanın sağlanamaması ve Eskişehir mağlubiyetinin meydana gelmesi nedeniyle kongre toplanamamıştır. İslam Kongresi’nin toplanamamasında İran’daki darbenin de büyük etkisi olmuştur. İran Hükümdarı Kaçar Türk Devleti Başkanı Ahmed Şah iktidarına 21 Şubat 1921 günü Fars asıllı İran Kazak Tugayı Generali Rıza Pehlevi tarafından yapılan İngiltere destekli darbe başarılı olmuştur. Bin yıllık Türk hakimiyetinin izlerini silmek için ülkedeki Turan mirasını yıkarak yerine Aryan hegemonyasına dayanan yeni bir ideoloji inşa etmeye başlamıştır. İran’ın 1919–1920 yılları arasında toplam ithalatının yaklaşık % 5’ini Türkiye'den aldığı tütün, altın, para, boya çeşitleri, kâğıt, mensucat, dokumalar oluşmaktadır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti’nin yayın organı Resmî Gazete/Cerideyi Resmiye'nin 16 Mayıs 1921 tarihli nüshasında Uşak Kazası ‘nda vuku bulan ilginç bir hadiseden şöyle bahsetmektedir ;

B sınıfı ehliyet sahipleri dikkat! Yeni dönem başlıyor... B sınıfı ehliyet sahipleri dikkat! Yeni dönem başlıyor...

“İlanat-ı Resmiye

Sandıklı Bidayet Mahkemesi Riyasetinden: Sandıklı’da İran Şehbenderi(Konsolosu) Ali Rıza Efendi’nin Uşak’ta mukim(oturan) kereste tüccarından Mustafa Efendizade Mehmed Mestan Efendi zimmetinde(borcunda) zarar ve ziyan ve kereste imalatından alacağı olan elli dokuz bin dokuz yüz kırk sekiz kuruşun tahsili hükmünü havi(kapsayan) Sandıklı Bidayet Mahkemesi Hukuk Kısmından 5 Nisan 1337 tarih ve 20 adediyle istihsal ettiği(elde ettiği) ilamı gıyabinin(gıyabındaki tebligatın)) sureti musaddakası(kesinleşen kararı) mahkûmu aleyh(davayı kaybeden) Mehmed Mestan Efendi’nin şahsına tebliğ edilemediğinden Usulü Muhakematı Hukukiye Kanununun yüz kırk dokuzuncu maddesi mucibince tebliğ makamına kaim(mevcut) olmak üzere mahkeme divanhanesine(mahkeme koridoruna) talik olunduğu(ertelendiği) ilan olunur.”

İran gerek il bazında gerekse kaza bazında o dönemde Anadolu coğrafyasında irili ufaklı 43 adet şehbenderlik açmıştır. Bu konsoloslukların görevi; gelip giden ve yaşayan, ikamet eden İran tebaası ve tüccarlarının işlerinin görülmesi, yardımcı olunması, varsa her türlü problemlerinin halledilmesi hususları olarak belirtilmiştir. Ve İran Devleti’nin Anadolu’daki 43 şehbenderliğinden birisi de Sandıklı Kazası’ dır. Afyon’un Sandıklı Kazası ‘nda Akdağ mevkiinde göçebe olarak yaşayan bir kısım Kıpti(Çingene) grubu, kendilerinin İran tebaasından olduklarını beyanla İran Şehbender vekili Ali Rıza Efendi’den yardım istemişlerdir. İran Şehbender vekili Ali Rıza Efendi bu güruha İranlıdır diye sahip çıkmak amacıyla Sandıklı’ya gelmiştir. Bu Kıpti(Çingene) grubu, hırsızlık ve çapulculuklarına engel olan devlet, hükümet ve memurlar aleyhinde ağza alınmayacak galiz sözler ve küfürlerde bulunmakta idiler. Sandıklı'nın Çakır Mahallesi'nden bir vatandaşın başvurusuyla mezkûr Kıpti(Çingene) grubuna İranlıdır diye sahip çıkmaya çalışmış olan sabık Şehbender Vekili Ali Rıza Efendi mahkeme edilmiştir. İran Sefareti, İran'ın sabık Sandıklı Fahri Şehbenderi Ali Rıza Bey'in suistimalini teftiş ve tahkik için memurlarından Muzaffer Han'ı göndermiştir. İran’ın Sandıklı Fahri Şehbenderi Ali Rıza Bey, İran Sefareti ’ne Türk yöneticileri İranlı vatandaşları asker firarisi diye tutuklayıp dövdüğü ve işkence yaptığına dair şikâyet ederek haksız yere mahalli idareci ve askerleri suçlamıştır. Mahkemenin yaptığı incelemede mezkûr Kıpti(Çingene) grubunun gerçekte İranlı olmadığı ve o civarda hırsızlıkla iştigal ettikleri ortaya çıkmıştır. İran Sefaretinden gelen memurun yaptığı inceleme sonucu ; İran’ın Sandıklı Fahri Şehbenderi Ali Rıza Bey, Sandıklı civarına gelen İranlı tüccar ve vatandaşlarından çeşitli adlarla külliyetli miktarda para aldığı ve irtikap ettiği tahkikat sonucunda ortaya çıkınca görevine derhal son verilmiştir.

Kaynaklar;

Metin Hülagu,(1999, Kasım).Millî Mücadele Dönemi Türkiye-İslam Ülkeleri Münasebetleri, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi,s.45;F.O:371/7883.167284

L. Hilal AKGÜL, Rıza Han'ın (Rıza Şah Pehlevi) Türkiye Ziyareti, İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları Dergisi, Sayı 7, İstanbul, 2005,s.1

Masoumeh DAEİ,İran-Osmanlı ticari ilişkileri (1900–1923),Ankara Üniversitesi, Doktora Tezi,Ankara-2011,s.255;Bkz.Tabeau General, Lannee Pitchi-I1, (21 Mars 1920–20 Mars 1921), Tahran, 1922, P:XA6

T.C. Resmî Gazete İlk 100 Sayı, Cilt I, Cumhurbaşkanlığı Yayınları;136,Ankara,2023,s.122; Cerideyi Resmiye,16 Mayıs 1337,s.4

Osmanlıda, Usul-i Muhakeme-i Hukukiye Kanunu 1879 yılında kabul edilmiş ve 1927 yılına kadar yürürlükte kalmıştır. Bu kanun, nizamiye ve ticaret mahkemelerindeki yargılama işlemlerini düzenlemek üzere çıkarılmıştır.

M. Sadık Akdemir, Arşiv Belgelerine Göre Osmanlı Dönemi Anadolu'da İran Şehbenderlikleri , Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi ,2017/2,sayı:39,s.43-54

Kaynak: Bülten