Köy adında yer alan han kelimesi, ulaşımla ilgili bir yapı olup, burada vaktiyle bir hanın bulunduğunu ve köprüden geçen kervanların konakladığını hatırlatır.
Köprü, Uşak ili Merkez ilçesine bağlı Beylerhan Köyü sınırları içinde, Gediz üzerinde yer almaktadır. Köprübaşı, Sarıkız, Beynihan ve Güre gibi adlarda verilen köprü, esas adını Beylerhan Köyü‟nden almıştır. Köy adında yer alan han kelimesi, ulaşımla ilgili bir yapı olup, burada vaktiyle bir hanın bulunduğunu ve köprüden geçen kervanların konakladığını hatırlatır. Beylerhan Köprüsü‟nün doğu ucu alüvyal bir taraça üzerine, batı ucu vadinin dik yamacına (çarpak tarafına) inşa edilmiştir. Köprünün inşasında yakın çevrede yaygın olarak mostra veren ve işlenmesi kolay olan Neojen yaşlı kalker kesme taşlar kullanılmıştır. Aynı şekilde yörede bulunan kır yerleşmelerinin konut ve eklentilerinde de bu kayacın yaygın bir şekilde kullanıldığı görülür.
Beylerhan Köprüsü üç büyük, üç küçük olmak üzere farklı büyüklükte altı gözden meydana gelmektedir. Ortada iki büyük, doğu uçta üç, batı uçta bir küçük göz vardır. Düz olmayıp; hafif bir yay şeklinde uzanan köprünün ayaklarında hidrolik basıncı azaltmak ve suyla gelen bitki, çöp vb. unsurların birikmesini önlemek için suyun geldiği yöne (memba) doğru selyaranlar yapılmıştır. Büyük gözden her iki tarafa doğru hafifçe alçalan köprü, asimetrik bir tarzda inşa edilmiştir. Köprünün döşeme uzunluğu 60 m, genişliği 3.5 m, büyük gözün ortalama su seviyesinden yüksekliği 7.5 m ve en büyük kemer açıklığı 10 m‟dir (Tunç, 1978:32). Kesme taştan yapılan köprünün kemerleri kasnak şeklindedir. Köprünün, eski bir kitabe yoksa da, Germiyanoğulları ya da Osmanlı‟nın ilk dönemine ait olduğu tahmin edilmektedir. Bazı eserlerde kaynak gösterilmeden Miladi 1350‟de inşa edildiği kaydedilmiştir (Uşak, 1967:205).
Köprü çeşitli zamanlarda tamir edilmiştir. Nitekim köprünün üst kısmında bulunan küçük bir kitabe 1891/1892 (H.1309)‟deki tamire aittir. Bu tamiri Beylerhan Köyü‟nden Mıdıkoğlu Sabit Ağa adında hayırsever ve nüfuzlu bir zat yaptırmıştır. Söylendiğine göre bu zatın dedesi Osmanlı yönetiminde Beylerbeyi rütbesine kadar yükselmiştir (Tümer, 1971:217). Bu köyde aynı aileden Medik oğlu Ahmet Bey de bir cami yaptırmıştır.
Sarı Kızın ahı kör etti ustayı
Şimdi bu köprüye adını veren Sarı Kız’ın öyküsüne geçelim. Bu köprünün yapıldığı çağlarda, gece oldu mu ustalar dinlenmeye çekilir, o dönemde elektrik olmadığı için göz gözü görmezmiş.
Her sabah alaca karanlıkta şafak sökmeden genç bir kız elinde içi süt dolu bir bakraçla inşaat halindeki köprünün üzerinde belirir, sonra taze sağdığı sütü bırakır gözden kaybolurmuş. Kız da kız hani. Ancak masallarda görülür böyle bir huri. İnce belli Selvi boylu, sap sarı saçları o yürürken su gibi akar yerleri süpürürmüş.
Köprüyü yapan ustalar da her sabah kimin getirdiklerini bilmedikleri bu sütü alır köprü yapımında kullandıkları harcın içine katarlarmış. Köylüler, Azgın Gediz Çayından defalarca sel geldiğini, asırlık ağaçları kökünden söktüğünü, ancak Sarı Kız’ın sütü ile yapılan bu köprünün sütlü harç sayesinde ayakta kaldığını bize söylediler.
Neyse Efendime söyleyeyim. Bu ustalardan birisini almış bir merak. Bir gece uyumamış. Sütü bırakırken Sarı Kızı görmüş. Sarı Kız da ustayı. Sarı Kız, süt bakracını bırakarak geldiği gibi sessizce uzaklaşmış. Ama içinden şunları geçiriyormuş: “İnşallah, bu adam beni gördüğünü kimseciklere söylemez. Söylerse iki gözü de kör olsun.”
Sarı Kızın koktuğu başına gelmiş. Usta tüm arkadaşlarına ve köylülere Sarı Kızı gördüğünü söylemiş. Söylemiş söylemesine ama Sarı Kızın ilenmesi de ustayı tutmuş ve iki gözü birden kör olmuş.
Böylece köprünün adı da “Sarı Kız Köprüsü” olarak kalmış.
(SALİH KILINÇ / GEZİ YAZILARI)