Çevre ve insan hakları aktivisti, gıda mühendisi Bülent Şık’ın konuşmacı olarak katıldığı; “"Kirlilik ve Ekolojik Yıkımın Çocuk Sağlığına Etkileri" adlı söyleşide edindiği izlenimleri aktaran Uşak Murat Dağı Yok Olmasın Platformu Sözcüsü Funda Öz Akcura; “Ağır metalleri kapsayan IV. Grup madenler; doğrudan doğruya çocuklarımızın hayatıyla oynuyor” dedi.
Büyük Menderes İnisiyatifi, TMMOB İl Koordinasyon Kurulu, Denizli Diş Hekimleri Odası ve Denizli Barosu Kent ve Çevre Komisyonu tarafından ortaklaşa düzenlenen "Kirlilik ve Ekolojik Yıkımın Çocuk Sağlığına Etkileri" konulu panelin konuşmacısı Çevre ve insan hakları aktivisti, gıda mühendisi Bülent Şık oldu.
Söyleşiye katılan Funda Öz Akcura, “Altın madenciliği başta olmak üzere kurşun, arsenik, demir, civa dahil ağır metalleri açığa çıkaran ve bunların suya toprağa ve havaya karışmasına neden olan IV. Grup madenler; doğrudan doğruya çocuklarımızın hayatıyla oynuyor” dedi.
“KAYNAR SUDA HAŞLANAN KURBAĞA GİBİYİZ”
Ağır metaller yok olmadığını ve doğaya karışarak zehrini hiç kaybetmediğini hatırlatan Öz Akcura, “Ağır metaller, biz insanları sonsuza kadar zehirlemeye/kirletmeye devam ediyor. Hepimizin kanında kurşun, arsenik, civa başta olmak üzere ağır metaller var.
Bizler, yani yetişkinler; kurbağanın kaynar suda haşlandığını fark etmediği gibi; 20 yıldan fazladır çalışan Kışladağ altın madenini, toprak, hava ve suda neden olduğu kimyasal kirliliği kanıksadık.
Kanser grip gibi “normalleşince”, akciğer hastalıkları hayatın rutinine dönüşünce, “yaşayamadığımız hayatın” Kışladağ Altın madeni ile ilişkisini unuttuk, mukadderat deyip “hayatın doğal akışı” kabul ettik.
Tamam, bize olan oldu-oluyor da, çocuklarımızı da harcamaya ne hakkımız var?
Ülkemizde her dört kişiden biri çocuk.
0-14 yaş arası nüfus 19 milyon.
0-4 yaş çocuk sayısı 6 milyon.
Toksit kimyasalların etkisi çocuklarda ve yetişkinlerde farklı.
Yapılan araştırmalar, anne karnındayken, sonra 0-5 yaş arasında, ardından 14 yaşa kadar toksit kimyasalların etkisinin olağanüstü kritik olduğunu gösteriyor.
Özellikle 0-14 yaş arasında çocuklarımızı bu kimyasallardan korumak zorundayız.” İfadesini kullandı.
ÇOCUKLAR NEDEN DAHA HASSAS?
Çocukların “küçük yetişkinler” olmadığını ve onların metabolizmalarının, yetişkinlerden farklı çalıştığını kaydeden Funda Öz Akcura açıklamalarına şu sözlerle devam etti:
0-14 yaş arası büyüme ve gelişmenin en hızlı olduğu dönem. Akciğerlerin gelişimi 9-10 yaşa kadar sürüyor çocuklarda. Hücre çoğalması çok hızlı.
Bu nedenle beslenme ve solunum yoluyla vücuda giren ağır metallerden oluşan kimyasallar, çocuklarda çok hızlı gösteriyor etkisini.
Kurşun’dan örnek verelim:
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) çocuklarda kandaki kurşun düzeyinin 5 mg’ı aşmaması gerektiğini söylerken ve bu standartı 2023 yılında 3,5 mg’a çekmişken;
2021 yılında 0-14 yaş arası çocuklarda kan-kurşun düzeyi 5 mg’ı aşan çocuk sayısı 6,3 milyon!
2024 yılında 0-5 yaş arası kan-kurşun düzeyi 5 mg’ı aşan çocuk sayısı 1,5 milyon!
Kurşun çocuklarımızın bilişsel/ eğitimsel gelişimine çok ciddi zarar veren bir ağır metal.
Yetişkin ve çocuğun aynı sofrada aynı yemeği yediğini varsayalım.
O yemekteki kurşun yetişkinlere karşın çocukların bağırsaklarında dört beş katı fazla emiliyor.
Kurşun ve arsenik gibi ağır metaller beslenme ve solunum ile vücuda girdiğinde yetişkinler onu 4-5 saatte atarken, bir çocuk ancak 36 saatte atıyor.
Yetişkinlerde vücuda giren kurşunun yüzde 15-20’si bağırsakta emilip kana karışırken; 5 yaş altı çocuklarda yüzde 80’i bağırsaklarda emilip kana karışıyor.
5 yaş altı çocuklar, yetişkinlere nazaran dakikada iki kat fazla solunum yapıyor.
Çocukların vücut ağırlığı yetişkinlerden daha düşük; bu nedenle ağır metallerin etkilerine karşı daha kırılganlar.
Vücutlarının işleyişi, metabolizmaları yetişkinlerden farklı. Özellikle büyüme gelişme dönemleri dikkate alındığında su hava ve besin yoluyla aldıkları ağır metallerin beyin ve zihin gelişimine verdiği zararın telafisi yok.
Otizm, obezite, dikkat eksikliği, öğrenme güçlüğü, hiperaktivite; ağır metal kirliliğinin çocuklarda yarattığı tahribatın sadece bir kısmı.
Erken ergenlik, biyolojik hastalıklar ve ileri yaşlarda karşılaşacakları hastalıkların vücutlarında kuluçkaya yatmasından bahsetmedik bile.
Sözün özü: Bu ağır metaller, çocuklarımızın akademik başarısını doğrudan düşürüyor.
Eğer çocuk fakir bir ailede büyüyorsa ve yeterli ve dengeli beslenemiyorsa, ağır metallerin yarattığı tahribat çok daha fazla.
Dolayısıyla toprak, su ve havadaki kirlilik yoksul insanları birkaç misli daha fazla etkiliyor.
Türkiye, kurşun başta olmak üzere ağır metal kirliliği sıralamasında, 43 OECD ülkesi içinde, Güney Kore’den sonra ikinci en kirli ülke.
Kurşun hava ile alınıyor bünyeye.
Dünyada, kurşunlu benzin bu yüzden yasaklandı.
Benzin yasaklandı; ama bizim gibi üçüncü dünya ülkelerinde, yerin altında milyonlarca yıldır uyuyan kurşunu açığa çıkarıp havaya salan altın madeni şirketlerine tüm kapılar sonuna kadar açılıyor.
Türkiye’de altın madenciliği başta olmak üzere madencilik, maden mühendislerinin de itiraf ettiği gibi, sömürge madenciliğidir.
Tarım alanlarını, meraları, su havzalarını, ormanları, köyleri yıkarak yok ederek yapılıyor.
ÇOCUKLARIMIZ KIRMIZI ÇİZGİMİZ
Çocuklarımızın masumiyeti, halk sağlığının odak noktası olmak zorunda.
Altın madenciliği başta olmak üzere ağır metalleri aktif hale getiren IV. Grup madenciliğine karşı yasa talep etmek ve kimyasal kirlilik yaratanların en katı şekilde yargılanmasını sağlamak; sadece su kaynaklarını yok ettiği, gıdaya ulaşım hakkını engellediği için değil, en başta çocuklarımızın hayatını ve geleceğini yok ettiği için şart ve elzemdir.
Öz Akcura, açıklamasının sonunda Uşak’ta da başta Kışladağ Altın Madeni olmak üzere ağır metallerin çıkarıldığı çok sayıda maden olduğunu belirterek; “İlimizde de ağır metallerin oluşturduğu toksit kimyasallardan etkilenen çocuk olup olmadığını ve varsa sayısını öğrenmek istiyoruz” dedi.