Uğur, süt üreticilerine yapılan yüzde 17,4 artışın yetersiz olduğunu, verilmesi gereken fiyatın en az bir buçuk kilo yem parası olan 18 TL olması gerektiğini de belirtti.
Sütten para kazanamayan üretici hayvanlarını kestiriyor. Damızlık varlığı düşünce ithal hayvan gelmeye başlıyor. Bu kısır döngü her 5 yılda bir başımıza geliyor. Bu durum da tarımla ilgili birlik, oda gibi STK’ların tepkisine neden oluyor.
Uşak Veteriner Hekimleri Odası Başkanı Özgür Uğur’da süt ve hayvan üreticilerinin içerisinde bulunduğu dar boğaza dikkat çekmek için şu açıklamalarda bulundu:
Hayvan İthalatı Yoluyla” Sanki Yarın Yokmuş Gibi, Ülkemizin Bütün Kaynakları Heba Edilmektedir”
Ulusal Süt Konseyi (ESK), çiğ inek sütü tavsiye satış fiyatını 22 Ocak 2024’ten itibaren geçerli olmak üzere 13.50 TL olarak açıkladı. Böylece 11.50 TL olan fiyatta %17.4 bir artış oldu. TÜİK’in bile 2023 yıllık enflasyonunu %64.7 olarak açıkladığı, yem, yakıt, işçilik gibi giderlerin çığ gibi arttığı bir dönemde, bu fiyat artışının süt sığırı yetiştiricisinin ihtiyacını karşılamayacağı açıktır.
Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik zorlukların bütün yükü adeta yetiştiriciye yükleniyor ve süt sığırı yetiştiricisi çok ağır bir yükün altında bırakılıyor. Süt fiyatları ile ilgili sorun yetmezmiş gibi süt sığırı yetiştiricisi, ürettiği besi danalarını da satamıyor. Çünkü besiciler de et sanayicileri de dışarıdan gelecek ithal besilik hayvana ve ete gözlerini dikmiş durumdalar.
Hem sütüne yeterli fiyatı alamayan, hem besilik danasını satamayan yetiştirici, sonunda ineklerini kesime göndermek zorunda kalıyor ve yetiştiriciliği bırakıyor. Şu çok net bilinmektedir ki, hayvan yetiştiriciliğini bırakan bir kişiyi tekrar yetiştiriciliğe döndürmek imkansızdır. Ülkemizin hayvansal protein ihtiyacını dışa bağımlı olmadan karşılayabilmek için gözümüz gibi korumak ve daha fazla üretmeye teşvik etmek zorunda olduğumuz hayvan yetiştiricisinin üretimden çekilmesine ne yazık ki seyirci kalınıyor. Bu durum, çok büyük kaynaklara ve üretim potansiyeline sahip olmasına rağmen Türkiye’nin hayvancılık alanında tümüyle ithalata bağımlı hale gelmesi sonucunu beraberinde getirmektedir.
2024 YILINDA ÜLKEMİZE 600 BİN BESİLİK HAYVAN İTHAL EDİLECEK
Tam da bu koşullarda Tarım ve Orman Bakanlığı, 2024 yılı içerisinde 600.000 baş besilik hayvan ithal edileceğini duyuruyor. Bu rakam mevcut büyükbaş varlığımızın yaklaşık %4-5’ine yakındır. Hem de bu ithalat, Et Süt Kurumu (ESK) tarafından gerçekleştiriliyor. Kuruluş amacı hayvan yetiştiricisini korumak olan ESK, yalnızca hayvan ve et ithalatını yerine getirmek amacıyla kullanılıyor. Bu durum, zaman içinde gelişmiş uzman kurumsal yapıların çöküşüne ve devlete ait kurumların kuruluş amacı dışında kullanılmasına çok çarpıcı bir örnektir.
ET İTHAL ETMEK ÜLKEMİZDE ET FİYATLARINI DÜŞÜRMÜYOR
Et ithalatı süreçlerinin zaman zaman “Halka ucuz et yedirdik” söylemiyle açıklanmaya çalışılmasına rağmen, hiçbir zaman et fiyatlarını düşürmediği geçmişte yaşanan örneklerle kanıtlanmıştır. Ülkemizde hayvancılık politikalarının hatalı olduğu bizzat ithalatı yapan ESK başta olmak üzere birçok otorite tarafından çeşitli raporlara geçirilmiştir.
DESTEKLEMELERİN ÇOĞU GERÇEK YETİŞTİRİCİLERE GİTMİYOR
ESK’nın 7-9 Temmuz 2023 tarihlerinde yaptığı Et ve Süt Sektörü Çalıştayı’nda; Türkiye’de et ve süt sektörünün sorunları ve çözüm önerileri kısmında, hayvancılık yatırımlarına verilen desteklemelerde;
“Desteklenen işletmelerin ne durumda olduğu,” “Üretim ve istihdam kapasitelerinin ne olduğu,”
“Kaç tanesinin el değiştirdiği ve atıl kaldığının” tam olarak bilinmediğine dikkat çekilmiştir.
Özetle desteklemelerin çoğunun gerçek yetiştiricilere gitmediği belirtilmiştir.
İTHAL HAYVANLAR HASTALIK RİSKİ OLUŞTURMAKTADIR
Yine Tarım ve Orman Bakanlığı, Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan Hayvan Sağlığı Sektör Politika Belgesi 2021-2025’te “Hayvan ithalatı, ülkemizde görülmeyen hastalıklar açısından risk oluşturmaktadır. Mavi dil virüs serotip 8’in Avrupa’da ortaya çıktıktan sonra, ülkemizde de görülmesi bu duruma bir örnek olarak gösterilebilir” notu düşülerek ithalatın hayvan varlığımız açısından risk olduğu Tarım ve Orman Bakanlığın kendi birimi tarafından teyit edilmiştir.
TARIM VE ORMAN BAKANLIĞI İTHALATA NEDEN İHTİYAÇ DUYULMUŞTUR?
Bu uyarılar ışığında, hayvancılığımızı derinden etkileyen ithalatta ısrar edilirken, aşağıdaki soruların cevaplarının mutlaka kamuoyuyla paylaşılması gerekmektedir?
-Tarım ve Orman Bakanlığı’nın web sayfasında, Türkiye büyükbaş ve küçükbaş hayvan varlığında Avrupa Birliği ülkelerini geride bıraktığı ifade edilirken bu çapta bir ithalata neden ihtiyaç duyulmuştur?
-Üreticilere verilen teşvikler son yıllarda nispeten artırılırken ithalatla teşvikler boşa gitmemiş midir?
-İthalat ve süt fiyatları kararları alınırken Üretici Birlikleri’nin, üreticilerin fikri alınmış mıdır?
-İthalatla et fiyatları düşmüş müdür, vatandaş eti ucuza tüketmekte midir?
-Ülkemizde görülmeyen bazı hastalıklar son yıllarda görülmeye başlanmış mıdır? Bu durumun ithalatla ilişkisi var mıdır?
-ESK, asli görevi olan “Yetiştiriciyi destekleme” işlevini yerine getirmekte midir, yoksa ithalatla yetiştiriciyi giderek zora mı sokmaktadır?
– Sütün fiyatının düşük tutulmaya çalışılmasının nedeni piyasada süt ve süt ürünlerinin fiyatını ve gıda enflasyonunu düşük gösterme çabası mıdır?
HAYVAN İTHALATI KİME YARAR SAĞLAMAKTADIR?
Tüm bu soruların cevaplarının genelde hayvancılığımız ve ülkemiz için olumsuz olacağı açıktır. Bu durumda “İthalat süreçlerinde neden ısrar edilmektedir? Kime yarar sağlamaktadır?” sorusu hemen herkesin aklına gelmektedir.
Herkes için net olan ise; ithalatla kaybeden daima ülkemiz, hayvan yetiştiricisi ve geliri yetmediği için gittikçe daha az hayvansal ürün tüketmek zorunda kalan vatandaşlarımız olmaktadır. Çocuklarımız yeterince hayvansal protein tüketemediği için gelişme geriliği sorunu ile karşı karşıya kalmaktadır. Kontrolsüz hayvan ithalatı, ülkemiz hayvan popülasyonunun, sağlığının yanı sıra gıda güvenliğini tehdit ederek halk sağlığını da tehlikeye atmaktadır.
Bu süreçten veteriner hekimliği ve hayvan sağlığı da payını almaktadır. Yıllarca, kırsalda yetiştirici ile omuz omuza çalışan veteriner hekimler artık pes edip muayenehanelerini kapatmakta bir kısmı yurt dışına gitmeyi tercih etmektedir. Hayvancılık yapmaya devam eden yetiştiriciler hayvanları için sağlık hizmetine ulaşamamaktadırlar. Sonuç olarak; koruyucu hekimlik hizmetleri yetersiz kalmakta, hem hayvan refahı hem hayvan sağlığı korunamamakta, buzağı ölümlerinin bile önüne geçilememektedir.
Verilen bütün sözlere rağmen, yukarıda açıkladığımız nedenlerle, ülkemizin hayvancılıkta içinden çıkılamaz bir ithalat girdabına sokulmasına, gelecek nesiller hiç düşünülmeden, sanki yarın yokmuş gibi, ülkemizin bütün kaynaklarının, daha fazla kâr taleplerine heba edilmesine biz Veteriner Hekimler olarak seyirci kalamayız. Biliyoruz ki bu ülke doğru politikalarla hem kendi ihtiyacını karşılayacak hem de ihracat yapacak tecrübe ve bilgiye sahiptir.
Bu nedenle, halkımızın hayvansal protein ihtiyacının karşılanması amacıyla, ülkemizin kaynaklarının kendi hayvan yetiştiricimizin desteklenmesi için kullanılmasını ve ithalata bir an önce son verilmesini istiyoruz.”