Türk şiirinin en büyük isimlerinden şair Hasan Hüseyin Korkmazgil’le Uşaklı Azime Öğretmenin bu büyük sevdasını sizlere aktaralım istedik.

Hasan Hüseyin, 4 Mart 1927 tarihinde Sivas’ın Gürün ilçesinde doğdu. Annesi Gülşan hanım, babası ise Nalbantoğlu Şükrü beydir. Birinci Dünya Savaşı’nda, Kafkas Cephesi’nde, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda görev alan Şükrü Bey’in İstiklal madalyası vardı ve Kurultay İlkokulu’nda hademelik yapıyordu.

demek hiç aç kalmadın sen öyle mi

açıkta kalmadın ha?

kirinden gömleğinin

dirseğinin yamasından

eziklik duymadın ha?

bravo be

aşk olsun şu adama vallahi!

demek hiç sövmediler anana avradına

hiç kimseye sövmedin ha?

bir gececik olsun çekip kafayı

şakır şakır oynamadın

hıçkırarak ağlamadın öyle mi?

bravo be

aşk olsun şu adama vallahi!

Ailenin yedi çocuğu içinde tek okuyan sadece oydu. İlkokulu babasının hademelik yaptığı okulda okudu. Ortaokula gidemedi; Ziraat Bankası şubesinde getir götür işlerinde çalışmaya başladı. Çalıştığı bankanın müdürü Hasan Hüseyin’le yakından ilgilendi ve parasız yatılı okul sınavlarına girmesine önayak oldu.

çocuktan aldım haberi

yakın, diyor

güzel, diyor

dopdolu, diyor

iştecik, şuracıkta

iştecik yolu, diyor

çocuktan aldım haberi

iyi, diyor

açık, diyor

kurtuluş, diyor

iştecik, şuracıkta

koş birazcık koş, diyor

çocuktan aldım haberi

oh, diyor

tatlı, diyor

sıcacık, diyor

Uşak'ta bir genç gölette çamura saplandı Uşak'ta bir genç gölette çamura saplandı

iştecik, şuracıkta

diren azıcık, diyor

koştuk direndik yorulduk

düştük anılar ırmağına ey çocuk

bak işte kan içinde yumruklarımız

belki senin hakkındır mutluluk.

Hasan Hüseyin, sınavın yapıldığı Sivas’a komşularından ödünç alınan ayakkabıyla, 60 km yolu yürüyerek gitti ve sınavı kazandı; Niğde Ortaokulu ve sonra Adana Erkek Lisesi’nde okudu. Okulda Dünya Edebiyatı Klasikleri ile tanıştı. Bir yandan da şiir yazmaya başladı. Gazi Eğitim Enstitüsü’nü bitirip Türkçe öğretmeni oldu.

K.Maraş’ın Gökşin ilçesine öğretmen olarak atandı. Nâzım Hikmet şiirlerini okuduğu için ihbar edilince, 1951’deki TKP davasına dahil edildi. Üç yıla mahkûm oldu. Bütün kamu hakları elinden alındı. Elbistan ve Nevşehir cezaevlerinde yattı.

Gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç

Ağaçlar bükmesinler n’olursun boyunlarını

Neden akşam oluyorum tren kalkınca

Kırlangıçlar birdenbire çekip gidince

Mendiller sallanınca neden tıkanıyorum

Öyle çok acımasız ki, öyle birdenbire ki

Az önceki çiçekler nasıl da diken diken

Gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç.

O sularda çimdik, bitti; köprüleri geçtik, bitti

O elmanın tadı orda, o kuş çoktan öttü, bitti

Artık çocuk değiliz, susarak da bir şeyler diyebiliriz

Günler devlet alacağı, yıllar bir kadehçik buzlu rakı

Oyunlar oyuncaksı, oyuncaklar eski şarkı

Kavaklara oklu yürek çizip duran o çakı

Nerde şimdi, nerde şimdi, nerde o kan sarhoşluğu

Gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç.

Cezaevinden çıktıktan sonra ekmek parası kazanmak için İstanbul’a gitti. Bu kez askere alındı; üniversite mezunu olmasına rağmen 27 ay er olarak askerlik yaptı.

Askerliği bitince baba ocağına döndü. Kahvelerde karakalem portre ressamlığı yaparak, tabela boyayarak ve okuryazar olmayan ailelerin askerlik mektuplarını yazarak geçimini sağladı.

Bu arada şiirden hiç kopmadı. İlk şiiri 1959’da Dost dergisinde çıktı. Ayrıca yazdığı iki oyun da radyoda piyes oldu.

27 Mayıs 1960 askeri darbesinden sonra, “Türkiye artık değişti” diyerek Ankara’ya yerleşti. Akis dergisinde düzeltmen/redaktör olarak çalıştı. Basın-İş Sendikası’nın genel sekreterliğini yaptı.

Bu kenti sevdim dedim

Benim olsun demedim ki

Sevdim dedimse akşam kızıllığını

Gönlüm gibi akıp giden şu çayı

Şu ormanı şu denizi şu dağı

Benim olsun demedim ki

Vuruldumsa gözlerinin gül bahçesine

Yürek çizen şimşeklerse kaçamak bakışları

İşte buna sevmek derler dedimse

Çattımsa acıların en güzeline

Yedirdimse uykuları o tatlı kuşa

Benim olsun demedim ki

Bu akşam kan kırmızı şarap istiyor canım

Bu akşam dünyanın bütün şarkılarını

Bu akşam dünyanın bütün özlemlerini

Bu akşam beni yalnız bırakın

Bu akşam yalnızca onu düşüneceğim

Onu ve kendimi yalnızca

Azime Hanım’ın mektuplarıyla birbirlerine aşık oldular

1963 yılında Uşak’ta bir edebiyat öğretmeni ve Nâzım Hikmet hayranı olan Azime Hanım, şiirlerini Nâzım’a çok benzettiği ve beğendiği Hasan Hüseyin’i tanımak, görmek için ani bir kararla Ankara’ya gitti; ama onu bulamadı ve mahzun Uşak’a döndü.

Sonra mektuplar, mektuplar, mektuplar… Evli ve iki küçük çocuğu olan Azime hanım, tekrar Ankara’ya gitti ve bu sefer görüşebildiler. Ve anladılar ki birbirlerini çok seviyorlar. Zorlu ve uzun bir süreçte Azime hanım, ailesinin de onayını alarak eşinden boşandı ve Hasan Hüseyin’in yanına gitti. 1964 yılı Haziranı’nda evlendiler.

Yirmi yıl, şairin ölümüne kadar çok mutlu oldular Azime hanımla Hasan Hüseyin ve bu evlilikten “Bir Oğlum Olacak Adı Temmuz” şiirinde adı geçen Temmuz adlı oğulları dünyaya geldi.

Şair 1983’te evinde beyin kanaması geçirdi; bir yıl bitkisel hayatta yaşadı.Eşi Azime bir gün bile kocasının başından ayrılmadı. Ancak kurtarılamadı. 26 Şubat 1984’te evinde, yaşama gözlerini yumdu.

Editör: Seher ZEYBEK