Yıllarca radyo ve televizyonlarda severek dinlediğimiz; “Ekinler ekilirken çiziğe dökülürken” türküsünün o hüzünlü ve göz yaşartıcı türkünün hikayesini gelin birlikte dinleyelim. Sarı saçlı Neriman’ın derdine ortak olalım.
Yıllar önce Sivaslı İlçesi'nde yemyeşil gözlü, altın sarısı upuzun saçlı güzeller güzeli bir kız yaşarmış. Havacı bir üsteğmen bu kızı görmüş sevmiş ve talip olmuş. Haberler salınmış dünürler gönderilmiş. Neriman da teğmeni beğenmiş ve nişanlanmışlar. Birbirlerini çok sevmişler. Hasretle düğün mevsimini beklerken; teğmen bir uçak kazası geçirmiş ve ölmüş. Kara haber Neriman'a tez ulaşmış. Neriman'ın dünyası kararmıştır. Hayalleri ümitleri sevdiceği hepsi gitmiştir. "Gayrı bana yaşamak haram” deyip evinden çıkmış, gitmiş. Sivaslı halkı Neriman'ı günlerce aramış. Tam on gün sonra kullanılmayan bir kuyuda ölüsünü bulmuşlar. Ailesi yanıp kavrulmuştur. Tüm yöre halkı çok üzülmüş.
Ondan sonra da yakışıklı üsteğmenimiz ve güzeller güzeli Nerimanımız için halk denen usta şu dizeleri döktürmüş. Merhum Ali Kırhan Hocamız da bu güzel türkünün öyküsünü ve kendisini derleyip Muzaffer Sarısözen hocamıza teslim etmiş.
Ekinler ekilirken
Çiziye dökülürken
Seni benden ayırdılar (suna da boylu Kezban)
Şafaklar sökülürken
Vardım pınar akmıyor
Yar yüzüme bakmıyor
Dokuz deste gül aldım (suna da boylu Kezban)
Senin gibi kokmuyor.