World Justice Project ( Dünya Adalet Projesi)
World Justice Project ( Dünya Adalet Projesi) kapsamında 2012 yılından bu yana hukukun üstünlüğü üst başlığında yolsuzlukla mücadele, yönetim şeffaflığı , temel hak ve özgürlükler, düzen ve güvenlik, idari yaptırım, hükümetin yetkilerine getirilen sınırlamalar,hukuk mahkemelerinde adalet ve ceza mahkemelerinde adalet alt konularında yaklaşık 140 devlette çeşitli araştırma ve ölçümler yapılarak hukukun üstünlüğü endeksi üretilmektedir.
2023 yılı verilerinde Türkiye, genel endekste önceki yıllara göre düşüşünü sürdürmeye devam etmiş ve 142 ülke arasında 117. Sırada kalmıştır. Türkiye en alt sırada olduğu hükümetin yetkilerine getirilen sınırlama başlığındaysa Sudan, Zimbabwe, Etiyopya gibi ülkelerin de gerisinde kalarak 137. Sırada kalmış, en ileride çıktığı başlık olan düzenlik ve güvenlik başlığındaysa 75. Sırada yer almıştır.
Gerçekten de toplumun ezici bir çoğunluğu ne yazık ki ülkede adalet sistemine güvenmemekte, adli mercilere başvurarak hakkını tam layıkıyla elde edebileceğine inanmamakta ve bu yüzden bazen trajik biçimde ‘mahkeme kapısında yıpranmaktansa ‘ davasından, hakkından vazgeçebilmektedir. Ceza ve İnfaz Hukuku açısından olaya bakarsak da infaz yasasında sürekli değişiklik yapılarak sürekli af kanunları çıkarılması suçluların ve suçların cezasız kalmasına neden olmakta olup suç işlemeyi caydırıcılıktan uzak hale getirmiş, mağdurların ise mağduriyetlerini gidermek bir yana bir kat daha artırmıştır. Söz gelimi 2020 yılı Nisan ayında çıkarılan af yasasıyla belirli suçlar yönünden 6 yıl hapis cezasına mahkum olan bir kişi cezaevine girdi- çıktı yaparak cezasını tamamlayabilir hale gelmiştir.
ÇÖZÜM NE OLABİLİR?
Her şeyden önce çözüm salt sistem değişiklikleri yaparak değil, ülkede varlığı ile yokluğu bir olan sivil toplum örgütlerini aktif hale getirerek , ifade özgürlüğünü ve basın özgürlüğünü süslü ve basmakalıp cümlelerle savunur görünerek değil, fiiliyatta bu özgürlükleri hayata geçirerek ve özümseyerek elde edilebilir.
Adli açıdan bakarsak da mümkün olduğu ölçüde arabuluculuk, uzlaştırma, ön ödeme, tahkim gibi alternatif çözüm yöntemlerinin daha aktif hale getirilmesi gerekmekte olup bu konuda profesyonel destek alınması , bu yöntemlerin ciddi manada toplum barışına hizmet ettiğinin, uyuşmazlıkları basit, daha az maliyetli olarak çözüme kavuşturduğu hususlarının kavranması gerekmektedir. Alternatif çözüm yöntemlerinin çözüm üretmediği durumlarda da yurttaşlar rahatlıkla davalarını açıp etkili ve doyurucu sonuç alabileceğine inanmalı, davasının yıllarca sürüp hakkının veya alacağının sembolik değere dönüştüğünü, artık bir anlamının kalmadığını düşünmemelidir. Yargılamaların ve davaların uzun sürmesi bozulan toplum barışının daha da beter hale gelmesine, dava taraflarının uzlaşmak bir yana birbirlerine kin gütmelerine neden olmaktadır.
Bu durumu aşmak için de elbet bilinçli ve hak tanır bir toplum olmak gerektiği gibi müeyyidelerin gerektiği gibi hakkıyla uygulandığı, haksızlık yapmanın, yasaları delmenin de ciddi yaptırımlarının olması gerekmektedir.