5 Şubat 1920
Büyük Britanya Genelkurmay Başkanlığına bağlı Karadeniz Komutanlığı adına ismi belirtilmeyen bir İngiliz yarbay tarafından Aralık 1919-Ocak 1920 tarihleri arasında altı haftalık bir süreçte Milne hattı üzerinde seyahat ederek hazırladığı Kuvayi Milliye’nin niteliğini, teşkilatlanmasını, potansiyel gücünü tarihsel bilgi ve öngörüler dikkate alınarak analiz eden istihbarat raporu 5 Şubat 1920’de bir üst makama sunmuştur. Bu rapor; Büyük Britanya arşiv belgelerinde Hindistan Bürosu Kayıtları arasında yer alan "15 Mart’ta Türkiye’de Durum (The Situation in Turkey, 15 March 1920)"isimli raporun EK-D bölümünde "Aralık 1919 ve Ocak 1920’de İzmir civarında Yunan hattının (Milne Hattı) Türk tarafında gözlem yapan bir İngiliz yarbayın izlenimlerine ait rapor" ismiyle yer almaktadır. Rapor ’un on sekizinci maddesi Kuvayi Milliye Milisleri ’nin üniformalarından ve Eşme-Ayvalık çizgisi üzerindeki Milne Hattından şöyle bahsetmektedir ;
“15 Mart’ta Türkiye’de Durum
EK-D/Aralık 1919 ve Ocak 1920’de İzmir civarında Yunan hattının (Milne Hattı) Türk tarafında gözlem yapan bir İngiliz yarbayın izlenimlerine ait rapor
…18. Birliklerin kıyafetleri her sektörde farklılık gösterir bu nedenle gerekli ayarlamalar yiyecek de olduğu gibi yerel olarak sağlanır. Salihli sektöründe askerlere Uşak’ta bir fabrikada yapılan çok kullanışlı bir gri pelerin verilir. Akhisar sektöründe ikinci el üniformalar alınıp yeniden imal edilmektedir. Diğerler sektörlerde yerli kıyafetlerini giyen askerler, tek tip kıyafet giymek için bir çaba içerisinde değildir. Bu bağlamda birliklerdeki disiplinde, giyim standardıyla aynı doğrultuda olduğu göze çarpmaktadır. Doğal olarak Salihli ve Akhisar cephelerinde disiplin gözle görülür biçimde yüksek iken Dushme (Eşme) sektöründe en düşük seviyededir ancak Eşme Cephesindeki asker tipinin Salihli ve Akhisar vadisindeki erkeklerden çok daha kanunsuz ve kavgacı bir karaktere sahip olduğunu belirtmek gerekir.
…24. İzmir’in İtilaf devletleri tarafından, İngiliz, Fransız ve hatta İtalyan askerleri tarafından, işgal edilmesi durumunda milliyetçi askerlerin büyük bir kısmı kuşkusuz silah bırakacaktır. Bununla birlikte bahsedilen durum, önemli bir kısmı açıkça disipline asla boyun eğmemiş, dağlık bölgelerde kanundan uzak ve bir fırsat bulduğunda vazgeçmek istemeyecek tüm kuvvetler için geçerli değildir. Bu grup, adamlarını daha fazla tutamayacaklarını ve barış şartlarının çok kısa sürede yayınlanmaması halinde, milliyetçilerin liderlerini Yunanlılara karşı bir saldırıya karşı zorlayacaktır. Bu açıdan değerlendirildiğinde, genel olarak tehlike noktası olarak görünen Eşme-Ayvalık cephesinin tamamında böyle bir düşünce hâkimdir.
5 Şubat 1920 Genelkurmay İstihbaratı, Karadeniz Ordusu, İstanbul tarafından yayınlanmıştır.”
Rapora göre; Salihli Cephesi’ndeki Kuvayi Milliye Milisleri ‘nin, Uşak’ta imal edilen kaliteli ve kullanışlı gri bir kumaştan üretilen kıyafetleri kullandığı yönündedir. Kuvayi Milliye Milisleri arasında kıyafet birliğinin sağlanmış değildir. Özellikle efeler, kendi yöresel kıyafetlerini kullanmaktadır. Bilhassa Salihli ve Akhisar Cephesi’ndeki Kuvayi Milliye Milisleri arasında yüksek disiplin anlayışı gözlenirken Eşme sektöründe bulunanlar arasında disiplinin en düşük seviyede olup disiplin farklılığı sadece kıyafet bütünlüğünden kaynaklanmamaktadır. Eşme Cephesi’ndeki Kuvayi Milliye Milisleri, Salihli ve Akhisar Cephesi’ndekilerle kıyaslandığında kanun ve nizamlara uymayan bir karaktere sahip olanlardan meydana geldiği belirtilmektedir.
İzmir’in İngiliz, Fransız ve İtalya birliklerinden oluşan İtilaf devletleri tarafından işgali halinde millî kuvvetlerin silah bırakacağı ihtiyatlı bir şekilde öngörülmüştür. Kuzeyde Ayvalık güneyde Eşme cephesi olarak sınırları belirlenmiş Milne hattı boyunca, barış şartlarının sürüncemede kalması ya da Türk milliyetçilerinin aleyhine olması durumunda Kuvayi Milliye liderlerinin bile gönüllüleri kontrol edemeyeceği yönünde bir hissiyatın genele hâkim olduğu belirtilmiştir. En kısa sürede Türkler lehinde bir anlaşmaya varılmazsa millî güçlerin Yunan ordusuna saldırabileceği uyarısında bulunulmuştur. Topyekûn bir Türk-Yunan Savaşı’nın olma olasılığı varsa bile bu zayıf ihtimal tehlike oluşturmayacağı öngörülmüştür.
(SALİH KILINÇ / HABER)