İşte ölümsüz şairin Uşak Cephesinden bahseden o yazısı:
23 Haziran 1921 Uşak Yahya Kemal Beyatlı
Türk şiirinin zirvedeki isimlerinden Yahya Kemal Beyatlı Bey; İstanbul’da sohbetleriyle, çeşitli gazete ve dergilerdeki yazılarıyla Millî Mücadele Hareketine destek vermiştir. Yunan Küçük Asya Ordusu, I. ve II. İnönü Savaşlarında uğradıkları mağlubiyetten sonra kaybettikleri prestiji telafi etmek için genel seferberlik ilan etmiş ve daha güçlü bir saldırı hazırlığındadır. İleri Gazetesi'nin 23 Haziran 1921 tarihli nüshasında Yahya Kemal Beyatlı Bey’in "Son Oyun" başlıklı yazısında Türk Ordusu’nun galibiyetinden ve Uşak Cephesi’nden şöyle bahsetmektedir;
Son Oyun
Uşak ve Bursa cephelerinin muzaffer genç zabitleri, muzaffer genç neferleri, iyi bilsinler ki düne kadar vatanı, milleti Osman'ın Fatih'in, Yavuz'un mukaddes hatıralarını müdafaa ediyorlardı. Hâlbuki bugün bunlardan fazla bir şey daha müdafaa ediyorlar, bu fazla şey son kazandıkları muzafferiyettir! Evet, Yunan, suratından mağlubiyetinin lekesini sıyırıp atmak için, bugün her şeyden fazla muzaffer İnönü zabitlerinin ve neferlerinin alınlarında parlayan muzafferiyet nurunu, karmanyola(kent içi soygunculuğuna)ya getirip çalmak istiyor! Yunanlılar mağlubiyetlerinden manen muztarip değildirler, an asıl asker ve erkek bir kavim olmadıkları için askerliğin şanından hiç bir zaman nasipleri yoktur ve şeynindende zerre kadar utanmazlar; Yunanlılar maddeten muztariptirler, üst üste, iki defa İnönü'nde kaçışları cihanın efkarını aleyhlerine çevirdi; mağlubiyetlerinin rezaleti günden güne ayyuka çıktığından davalarını kaybetmek üzeredirler. Binaenaleyh Yunan erkânıharbiyesi her ne yapıp yapıp önce bu mağlûbiyetin lekesini silmek için çırpınıyor.
Uşak ve Bursa cephelerinin muzaffer genç zabitleri, muzaffer genç neferleri iyi bilsinler ki Yunan Erkânıharbiyesi ve propaganda kuvvetleri maksatlarına varmak için bu aralık sulhün pek yakın olduğundan, muttasıl sulhden bahsettirip duruyorlar, ta ki sulhün bugünlük yarınlık bir mesele olduğu kafalarımıza yerleşsin, müdafaa gevşesin, mukavemet hararetini kaybetsin , cephelerimiz bir Yunan karmanyolasına(kent içi soygunculuğuna)daha elverişli bir hâle gelsin, işte o zaman Yunan Kralı, ölüm korkusundan titreyen , tabanı gevşek alaylarını bir daha Eskişehir önüne sevk edecek , aklınca Türk ordularını yenecek, sonra cihanın efkârı umûmiyyesine mağrurane dönecek : " İşte! Ben Konstantin’i Eskişehir'e geldim , gördüm , yendim !" diyecek! Yunanlıların son plânları, son oyunları, son manevraları, son ham hülyaları budur, bu karmanyola plânıdır; bunun için muttasıl sulhün bugün yarın hemen akdedilmek üzere olduğunu, bin bir gizli vâsıtayla yayıp duruyorlar!
Muzaffer genç zabitlerimiz, genç neferlerimiz inanabilirler ki önümüzdeki Teşrinievvel(Ekim)’de Albayraklarımız İzmir rıhtımında, Bursa'nın Hünkâr türbelerinin kapılarında , Edirne câmilerinin cephelerinde, Manisa ve Aydın'ın kışlaları üzerinde hâsılı bütün esir olan şehir, kasaba ve köylerimizin pencerelerinde ve gözbebeklerimiz olan kendileri, evlerindedirler; önümüzdeki teşrinlerde sulhün böyle takarrür edeceğini bugünkü siyasetin takvimi gösteriyor! Lâkin o zamana kadar Yunan ıkına sıkına cehdedecek , imhamız programını yerine getirmek için biraz daha debelenecek , fırıldaklar çevirecek, şimdi her şeyden önce düşündüğü, mağlubiyetin yüz karasından kurtulmak çareleridir.
Uşak ve Bursa cephelerinin muzaffer zabitleri ve muzaffer neferleri iyi bilsinler ki kazandıkları o muzafferiyetler Kosova , Niğbolu , Varna , Konstantiniyye, Çaldıran ,Mercidabık ve Mohaç muzafferiyetlerinden ihtiva ettiği mana itibariyle hiç farklı değil, hatta o muzafferiyetleri unutulmaktan kurtardıkları için Allah ve Peygamber indinde daha başka türlü makbul ve mübarektirler; Osmancığın öz evlatları, onun hâtırasına sadık kalmış olan çocuklar, muzafferiyetlerinin şan ve şerefini canlarından fazla bir ihtimamla korusunlar. Çünkü İslam’ın tarihinde ruh-ı Peygamberi en ziyade hoşnut eden şan ve şerefi onlar kazandılar; o muzafferiyetin nuru onların alınlarında durursa , sulhün perisi gelir, ummadıkları, beklemedikleri bir anda alınlarından öper, millet İzmir'iyle Edirne'sine, onlar da evlerinde sevgililerine kavuşurlar. Yunan'ı bugün Anadolu 'da cephe önünde âciz, cephe arkasında korkak, perişan , amana düşmüş görüpte sulhün muhakkak olduğuna hükmetmek bizi hiç ummadığımız bir uçuruma sürükler, bu sulhün nihâyetine ermek için geçecek birkaç merhale daha vardır; Yunanlılar dişlerini kancıkça geçirdikleri Türk vatanının etinden bugünkü izmihlâllerine rağmen kolay kolay ayırmazlar, çene kemikleri tamimiyle gevşeyince çekilir giderler; bu aylarda İzmir ve Edirne için ne kadar debeleneceklerini, kaç dereden su getireceklerini göreceğiz ; bu davada hem hak, hemde Şark muvazenesinin bütün mantıki bizden tarafadır, lâkin Yunan gibi bir düşmana karşı bütün edille(deliller) beş para etmez, bugünlük en büyük delilimiz Anadolu cephesidir nâ-bemevsim ve nâ-bemehâl sulh havadislerinin uyuşturucu havası o cepheye uğramamalı. Anadolu cephesi bizim ruhlarımıza çelikten bir hava verdi, biz ona o havayı bulandırıp uyuşturduktan sonra iade ediyoruz, ne yaptığımızın: farkında mıyız?