Yıllardır Uşak’ta müzik alanında çeşitli faaliyetlerde bulunan Uşak Ertuğrul Gazi İmam Hatip Fen ve Sosyal Bilimler Proje Okulu Müzik Öğretmeni Murat Şahintürk yine fark yaratacak ilginç bir projeye imza atıyor.
Sosyal medya sayfasından projesi ile ilgili yayın yapan Şahintürk, okulunun orta kısmındaki öğrencilerden bir mehter takımı oluşturduğunu belirtiyor. Bu mehter takımının farkı ise büyük bir çoğunluğunun kız öğrencilerden oluşması.
Yaklaşık 2 ay önce kurulduğu öğrenilen mehter takımı, mehteran takımlarının en eski müziklerinden ‘Hücum Marşı’ üzerine Öğretmenleri Murat Şahintürk nezaretinde çalıştıkları görüldü.
Edinilen bilgilere göre; . Uşak Ertuğrul Gazi İmam Hatip Ortaokulu mehter Takımı 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda bir konser vermeye hazırlanıyor.
Mehterin Tarihi:
Türklerde askeri musiki faaliyetleri, tarihin karanlık noktalarına kadar uzanmaktadır. Musikinin askeri alandaki etkisini çok erken keşfeden Türkler, M.Ö. orduda takım halinde müzik aletleri çaldırırlardı. Bu musiki ile ilgili yazılı kayıt ve belgelerin ise günümüzden 2500 yıl öncesine dayandığını görmekteyiz.
Dünyanın en eski askeri bandosu olarak bilinen mehterde kullanılan sazlara, VIII. yüzyılda yazılmış ve Türk tarihinin en eski yazılı kaynağı olan Orhun kitabelerinde rastlanılmaktadır. Orhun kitabelerinde “Kübürge” ve “Tuğ” çalgılarından bahsedilmektedir.
XI. yüzyılda yazılmış, Türkçe'nin en eski sözlüğü olan Divan-ü Lügat-it Türk'te, hakanın huzurunda nevbet vuran müzik grubuna “Tuğ” adının verildiği yazılmaktadır.
Eski Türk devletlerinin tuğ takımlarında yer alan musiki aletleri, Osmanlı mehterhanesindeki çalgıların prototiplerinden ibaret olup, bu çalgılar; küvrük (kös), tomruk (davul), ceng (zil) gibi sazlardır. Türk borusunun XII. yüzyılda “Nay-i Türki” adıyla meşhur olup savaşlarda çalındığını tarihi kaynaklar belirtmektedir.
Türk hükümdarlarının hakimiyet sembollerinden olan davul ve sancak, islamiyetten sonra kurulan Türk devletlerinde birer hakimiyet sembolü olarak kullanılmaya devam etmiştir.
Tuğ ismi Büyük Selçuklulardan itibaren Tabilhane ve Nevbet'e, dönüşerek gelenek devam ettirilmiştir.
1289 yılında Selçuklu Sultanı II. Giyaseddin Mesut, Kayi Aşireti'ni güçlü bir beylik haline getiren Osmangazi'ye bir ferman ile, emirlik payesiyle bağımsızlık sembolü sayılan tuğ, alem, tabil (davul), nakkare, cevgen gibi musiki aletleri göndermiştir. Bu olay Osmanlılarda Mehterin ilk kuruluşu olarak kabul edilmektedir.
1289 yılı bir ikindi vakti Selçuklu Sultanı'nın Emir Mansur Çomaktar başkanlığında bir heyetle gönderdiği ferman ve Mehter Takımını Söğütte büyük Mescit meydanında Osmangazi tarafından yanında amcası Dündar Bey, kardeşleri Savcıbey ve Gündüzalp ile silah arkadaşları Aykutalp, Hasanalp, Konuralp, Kösemihal, Karamürsel, Akçakoca, Abdurrahmangazi ve Dursun Fakih Hoca olduğu halde Söğütlülerle beraber ayakta karşıladı.
Osmangazi ve yanında bulunanlar gelen Mehter Takımını ayakta saygıyla dinlediler, daha sonra ferman okundu. Fermanın okunmasından sonra halk büyük sevgi gösterisinde bulundular. Meydan bir anda "Beyimiz Şahımız Tanrı seni bir daha büyük etsin, kılıcını bir yerine bin etsin. Bir devlete layıksın. Tanrı seni bize, bütün Türk milletine bağışlasın" nidaları ve alkış sesleri ile çınladı.
Heyet başkanı Emir Mansur Çomaktar fermanı teslim ederken şöyle dedi. " Benim burada asıl hayran olduğum şey sizin aranızdaki sevgi, saygı ve birliktir. Anadolu'nun ve hatta daha ötelerin hiç bir yerinde birbirlerine bu derece bağlı Aşiret şöyle dursun ocak bile bulmak güçtür. Bu bakımdan cidden herkese örnek olmaya layıksınız. Sizde bu birlik, bu beraberlik varken yapamayacağınız iş, yenemeyeceğiniz güçlük yoktur. Gerçekten tebrike layıksınız" dedi. Bu konuşmadan sonra Dündar bey söz aldı "Birlik olmayan yerde dirlik olmaz, biz Kayı'lılar bu Boy'undan gelmekle kıvanç duyduğumuz Oğuz Han'ın en kıymetli vasiyeti sayarız, her hal ve hareketimizle bu sözü kendimize rehber ederiz" dedi. Yapılan bu tören ile Mehterhane geleneği Osmanlılara geçmiş oldu.
Malazgirt zaferi ile Anadolu'ya geçen Türkler, Selçuklu Devleti ile Türklüğün ve İslamiyet'in yücelmesi için büyük güç oldular. Daha sonra Osmangazi ile genişleyen Türk toprakları zaferlerle üç kıtada milyonlarca kilometrekare olmuştur. Türkler yerleştikleri yerlere İslamiyeti, kültürü, sanatı, insanların insanca yaşamasını sağlayan her türlü nizam ve intizamı götürmüşlerdir.
Musikiden akıl hastalarını tedavi yöntemlerine kadar istifade eden atalarımız savaş zamanlarında zaferlerin kazanılmasında Mehter Musikisinin etkisini idrak etmişler ve bu musikiden en iyi şekilde yararlanmışlardır. Ecdadımızın bizlere bıraktığı tarih destanlarını bizlere hatırlatan Mehter milletimizin gönlünde taht kurmuştur.
Devrin batı müziği bestekarları başta Mozart, Beethoven, Gluk olmak üzere büyük üstatlar Mehter musikisinden etkilenerek emsal eserler ortaya çıkarmışlar, hatta Mehter sazlarını orkestralarına koymuşlardır.
Esnaf Mehter'leri olarak faaliyet gösteren sivil Mehter Takımları da Devlet Mehterhanesinin denetiminde faaliyet gösterirlerdi.
Bu Mehter Takımları hazeri zamanlarda halkın mutlu günlerine iştirak ederler.Seferi zamanlarda da Devlet Mehterhanesi ile beraber savaş alanlarına giderlerdi.
Mehter Takımı iki bölüm, yedi takım halinde kurulup faaliyette bulunur. Konser (Nevbet) esnasında hilal şeklini alan Mehter Takımının yürüyüş düzeninde ; birinci bölümde Sancak Takımı bulunur, ikinci bölümde önce Cevganlar bulunur,arkalarında sırasıyla Zurnazenler, Boruzenler, Nakkarezenler, Zilzenler ve Davulzenler ve en arkada (at yada deve üzerinde) kös yer alır.
Mehter'in yürüyüş şekli çok kişi tarafından sanıldığı gibi iki ileri bir geri şeklinde değildir. Mehter yürüyüşü kendine has bir yürüyüş olup, daima sağ ayakla başlanır ve her üç adım atışta sağa ve sola dönülerek yürünür. Bu mehterin her iki tarafı selamlamasıdır.
Sancak takımında bulunanlar Osmanlı devrinde Yeniçerilerden teşkil edilmiştir. Bu ocakta Mimar Sinan gibi büyük bir deha yetiştiği gibi bir çok ünlü Sadrazamlar, Vezirler, Paşalar yetişmiştir. II. Mahmut tarafından 1826 yılında kapatılan Yeniçeri ocağıyla birlikte Mehterhane de kapatılmıştır.
Seksen sekiz yıllık suskunluktan sonra yazar Celal Esat ARSEVEN ve Askeri Müze müdürü Ahmet Muhtar Paşa'nın çabaları ile 1914 yılında yeniden Askeri müzede çalmaya başlayan Mehter , I.Dünya savaşı sırasında 1917 de Enver Paşa tarafından ordu birliklerinde kısa soluklu da olsa yeniden kurulmuştur. 1914 yılında Askeri Müze de kurulan Mehter 1935 yılında dönemin Milli Savunma Bakanı Zekai APAYDIN tarafından aslına uygun olmadığı gerekçesi ile kapatılmıştır. Genel Kurmay Başkanlığının isteği üzerine Askeri Müze bünyesinde 1953 yılında tekrar kurulan Mehter Takımı çalışmalarına devam etmektedir.
Teşkilat: Mehteran “kat” lardan teşekkül eder. Mehteranda, her sazdan bireriyle kurulan topluluğa kat adı verilir. Mesela beş katlı mehter denilince, her sazdan beşer olduğu anlaşılır. Mehter takımı 3,5,7,9, katlı olarak kurulur. Osmanlı imparatorluğunun ihtişamlı devirlerinde mehter kat sayısı 12'ye kadar çıkmıştır. Yavuz Sultan Selim Mercidabık savaşına, Kanuni Sultan Süleyman Viyana'ya 200'ü geçen sayılarda mehter götürmüşlerdir.
Her saz çalan grubun bir başı vardır. buna “ağa” veya “sazbaşı” denir. Bütün mehterin başında da mehterbaşı ağa bulunur. Mehterbaşı nevbet vurulurken yarım daire şeklinde bulunan mehteranı icra ettirir ve idare eder. Mehterde her sazın adına göre o sazı çalana ad verilir. Zurna çalana zurnazen, boru çalana boruzen, nakkare çalana nakkarezen, davul çalana davulzen, zil çalana zilzan, kös çalana köszen denir.
(KAYNAK/ BURSA MEHTER)
(SALİH KILINÇ / HABER)