Bende Uşak’ın geçmişten günümüze yaşadığı yangınları araştırmaya karar verdim. Bu konuda Uşak Tarihi Araştırmacısı Sevgili Dostum Ömer Aşçı’ya da yardımları için çok teşekkür ederim.

Uşak’ta Orman İşletme Şefi ormanı nasıl yaktı?

Ondan önce Uşak’ta 1988 yılından bu yana devam eden gazetecilik yaşamımda rastladığım en ilginç yangın olaylarından birisini sizlerle paylaşmak isterim.

Sanırım yıl 1996’ydı. O tarihlerde Uşak’a Celal Yılmaz isimli bir Orman İşletme Şefi atanmıştı. İyi niyetli bir yöneticiydi. Uşak Orman işletme Şefliğine o dönemlerin en modern itfaiye araçlarından birisi tahsis edilmişti. Celal Bey makinenin hünerlerini göstermek için bizi Uşak merkeze bağlı Derbent köyüne götürdü.

İtfaiye aracının özelliklerini saya saya bitiremedi. Ondan sonra da göstermek için sanırım bir çam ağacını ateşe verdi. Hava yine çok sıcaktı. Yeni makineyi bir türlü çalıştıramadılar. Alevler başka araçlara sıçrayınca koca orman yanmaya başladı. Sonra gelen diğer itfaiye araçları yangını daha fazla büyümeden söndürmüşlerdi.

Ertesi gün haber başlıklarımız şöyleydi: “Orman Müdürü orman yaktı.”

Bir gecede 11 tekstil battaniye fabrikasını yaktılar

Yıl; 1997. Tam tarihini hatırlamıyorum. O zaman Google falan olmadığı için yaptığımız haber arşivleri de çalıştığımız yerel basın kuruluşlarında kalırdı. Neyse Efendim, bir akşam şu anda kentsel dönüşüm alanında bulunan tekstil fabrikalarının 11’inde hemen hemen aynı anda yangınlar başlamıştı.

Sonra polis, 20’li yaşlarda birkaç genci gözaltına aldı. Gençlerden birisi tutuklandı. Sonra o gencin cezaevinde intihar ettiği haberi geldi. O olayda Uşak’ın yangın sayfasının karanlıkları içerisinde kaldı.

Yanan tekstil fabrikalarından birisi de o dönemde battaniye üreten Arslan Tekstil’di. Ortaklarından çok sevdiğim Allah rahmet eylesin Osman Arslan Ağabeyim, “Bu işin içerisinde başka bir iş var. Bu çocuklara üç kuruş para verip bu işi çok büyük bir çete ya da mafya örgütledi. O çocukta intihar etmedi. Cezaevinde öldürdüler” diye düşüncelerini paylaşmıştı. Nur içerisinde yatsın.

Bu yangınlar ve cezaevinde intihar olayları, bugün bile hala karanlıktadır.

“Bırakın zındıklar yansın” deyip koca Uşak’ın yanmasına göz yumdular

Tarihe “Koca Yangın” diye geçen en büyük yangın 1896 yılında yani ilk büyük yangından yaklaşık 2 yıl sonra yaşandı. Bu yangının çıkış nedeni ve Uşak’ı kül etme hikâyesi de çok enteresandır.

Bugün yıkımı tartışma konusu olan Belediye İşhanı’nın olduğu yerde “Pekmez Hanı” vardır. Hanın içerisinde Ukraynalı kadınların çalıştığı bir Rum meyhanesi mevcuttur. Eğlenirken kazara eşyalar tutuşur ve bir anda yangın büyür.

İnsanlık tarihinde her zaman yer alan yobazlık bu yangın anında da kendini gösterir. “Bırakın karı oynatıp şarap içen zındıklar yansın” diyerek yangına müdahale etmek isteyenleri de engellerler. Koca yangın, Uşak’ın dörtte üçünü küle çevirir.

Tiritoğlu Mehmet Paşa İtalyan planlamacıları istemez

O yıllarda Osmanlı imparatorluğu tahtında Sultan 2. Abdülhamit oturmaktadır. Uşak’ın yeniden imar edilmesi için İtalyan şehir planlamacıları getirir. Ancak, özellikle İsmetpaşa Caddesinin bulunduğu alanda dünya kadar arazisi olan Tiritoğlu Mehmet Paşa, arazilerinin kamulaştırılacağı gerekçesiyle İtalyan planlamacıları istemez. Bu konuda lobi yapar ve çok başarılı olur. Uşak’ta modern bir kent olma fırsatını günümüzden 127 yıl önce kaçırır.

CHP Uşak Milletvekili Karoba; “İnsanda biraz utanma olur” CHP Uşak Milletvekili Karoba; “İnsanda biraz utanma olur”

Yunanlar yakınca Uşaklılar Murat Dağı’na Kaçmıştı.

Tarihler, Uşak’ta yaşanan bir başka büyük yangının 1922 yılında yaşandığını kayıt etmiştir. Anadolu’yu işgal eden Yunan ordusu, Gazi Mustafa Kemal Atatürk komutasındaki Türk birliklerinin önünde kaçarken, Uşak’ın her yanına benzin dökerek yakmışlardır.

Bu yangında; Ulu Cami, Burma Cami, Tarakçıların ve Yılancıların fabrikaları ve de Küçükçarşı yanmıştır. Uşaklılar, yangından korunmak için Murat Dağı’na kaçmıştır.

Uşaklılar Kütahyalıları bu yangından sonra sevmez olmuştu

Yunan yangınına kadar Anadolu’da dokunan halıların yüzde 65’i Uşak’ta üretilirdi. Yunanlılar kaçarken Uşak’ı yakınca doğal olarak halı üretimi de tamamen durmuştu.

Rivayet odur ki; Uşak’ta halı üretiminin durmasını fırsat bilen Kütahyalılar Uşak’ta halı dokutan yerli ve yabancı halı tüccarlarına; “Bırakın Uşak halısını, bundan sonra size Kütahya olarak biz halı dokuyalım teklifini götüresilermiş.

Hâlbuki o dönemde Kütahya vilayet, Uşak’ta Kütahya’nın en küçük ilçelerinden birisidir. Uşaklılar, kendilerine yardım etmek yerine ekmeğine göz koyan Kütahyalıları sevmez olmuş ve yüzyılı aşkın bir zamandır Uşak ve Kütahya’nın arası bozuk olmuştur.

Bir de 1975 yılında Uşak Bir Eylül Stadında oynanan ve büyük olaylara sahne olan bir Uşakspor – Kütahyaspor maçı vardır ki; ben de 12 yaşında o maçtaydım. Yıllarca bu maç yüzünden iki kent birebirine düşman olmuştur.

Onu da sporla ilgili bir yazımızda ele alıp Uşak’ın yaşadığı büyük yangınlar konusunda son noktayı koyalım.

Muhabir: SALİH KILINÇ