Gelecek nesillere aktarmak adına gidip bizzat o yörelerden derlediğim efsaneleri buradan sizlerle paylaşmaya başladım. Baktım ki sizlerin Uşak efsanelerine ilgisi yoğun. Sizlerden gelen istek üzerine Uşak ve çevresinde gizemli yolculuğumuza devam edelim dedim.

Bu yazıda Banaz ilçesine bağlı Ahat köyüne gidiyoruz. Ahat köyünde bulunan antik Akmonia kentinin en büyük özelliği, Uşak toprakları üzerinde bulunan tek Yahudi yerleşim alanı olması.

Ahat köyünün yaklaşık 3 kilometre batısında bulunan  tarihi  Akmonia Kentine doğru sizlerle yine efsanelerle dolu gizemli bir yolculuk yapalım mı? Yalnız bu yolculuk ve derlediğim efsaneler hiç de iç açıcı değil. Haberiniz olsun.

Akmonia kral Yolu üzerinde bulunan zengin bir kent

Antik Kral Yolu üzerinde bulunan Akmonia Antik Kenti,  İ.Ö.VII. yüzyılda kurulduğu Roma döneminde önemli bir yerleşim merkezi haline geldiği bilinmektedir. Kent, Uşak ili, Banaz İlçesi, Ahat Köyü’nün güneyinde üç tarafı dere ile çevrili ‘Asartepe’ olarak adlandırılan bir tepe üzerinde yer almaktadır. Uşak Müzesi’nden alınan bilgiye göre Akmonia Antik Kenti, özellikle Pers İmparatorluğu’nun atar damarı olan ve Sardis ile imparatorluk başkentleri Susa ve Persepolis’i birbirine bağlayan “Kral Yolu”nun üzerinde olması nedeniyle ekonomik refah içinde bulunduğu araştırmacılar tarafından dile getiriliyor. Antik kente gelmeden 1 kilometre kadar önce o dönemin tekniği ile yapılmış su kanalında kullanılan taşlara oyulmuş su borularını görüyoruz. Hayran hayran bu taş boruları inceledikten sonra Akmonia Kentinin en meşhur yerine geliyoruz. Hani şu meşhur Şans Tanrıçası Tykie’nin (Tike) mozaiğinin çalındığı yer. Önceden edindiğimiz bilgilere göre; bölgede yapılan çalışmalar sırasında burada mozaik resimlerle süslü 280 metrekarelik bir spor salonunun varlığının belirlendiğini ve 75 cm. genişliğinde, 150 cm. uzunluğunda, üçgen formlu, renkli mozaik taşlarla yapılmış Tanrıça Tykie’ye ait resim ortaya çıkarıldı. Ancak kazı çalışmalarından bir ay sonra ‘Tykie Mozaiği’ çalındı  Uzun süren araştırmanın ardından İstanbul polisinin yaptığı operasyonla mozaik ele geçirildi ve tüm bu gelişmelerin ardından Akmonia’nın üzeri naylon kaplandı ve toprakla örtülerek kaderine terk edildi. Demek ki mozaiği çalınan Şans Tanrıçası Tykie çalanlara şans getirmemiş.

O tarihi eserlerde soylu Titus Flavius Alexandros ile dünya güzeli eşi Gaina’ın laneti var

Getiremez çünkü bu eserlerin üzerinde, soylu Titus Flavius Alexandros ile güzel eşi Gaina’ın laneti var. Yahudi inancında olan Titus Flavius Alexandros bu mezarı henüz hayatta iken, şehir konseyinin bir üyesi, Archon, ve onurlu bir yaşam sürmüş ve kimseyi üzmemiş birisi olarak kendisi ve eşi Gaiana için bir anıt olsun diye yaptırdı. “Kim ki biz, yani ben Alexandros ve eşim Gaiana, öldükten sonra bu mezarı açarsa yazılı olan bütün lanetler kendi görüşünün ve bütün vücudunun, çocuklarının ve hayatının üzerine olsun. Her kim bu mezarı açmaya kalkışırsa hazineye 500 dinar ceza ödesin” şeklinde vasiyet etti.

Voleybol oynamak Ahat Köylülerinin  geninde var

Bunun yanında, Uşak Müzesi’nden alınan bilgiye göre Akmonia Antik Kenti, dünyanın ilk darphanesinin kurulduğu ve ilk voleybol müsabakalarının yapıldığı kent olma özelliğini taşıyor. Bölgede ele geçirilen sikkelerin ve ortaya çıkarılan antik spor salonunun varlığıyla kanıtlanan bu olay, Dünya tarihi açısından da büyük önem arz etmektedir. Bu arada muhtarımız Özhan Uğuz’un eşine yaptırdığı bükme ve katmerleri, ayran eşliğinde mideye afiyetle indiriyoruz. Muhtarımızın da eşinin ellerine ve yüreğine sağlık deyip, sohbeti koyulaştırıyoruz. Muhtarın öğretmenliğini de yaptığını öğrendiğimiz Ramazan Taylan Hocam ilginç bir bilgi veriyor bize. 1989 yılında Ahat Ortaokulu Uşak İmam Hatip Lisesi ile Uşak şampiyonluğu için final maçı oynar. Ahat takımı açık ara yenilmektedir. Muhtar Özhan’ın servisleri ile farkı kapatırlar ve Uşak Şampiyonu olurlar. Hocasından muhtarın iyi bir voleybolcu olduğunu da öğrenmiş olduk. Bu arda Ahatlı kızlar ve erkekler voleybol takımlarının çeşitli birincilikleri olduğunu öğrendik. Dedik ya voleybol Ahatlıların genlerinde var. Şans Tanrıçası Tykie mozaiğinin çalındığı spor alanındayız.  Burada jandarma olarak askerliğini yapan çiğ süt emmiş birisi terhis olunca arkadaşlarıyla gelip mozaiği çalınmış. Bir halıflekse yapıştırıcı sürüdükten sonra az ileride eski bir kulübenin kapısını sökerek, halıflekse yapıştırdığı mozaiği götürmüş. Yanında da bir su kanalı gibi bir şey var. Romalılar spor yapar, bu kanaldan gelen sıcak suyla yıkanırmış. O devirlerde her şey o kadar doğalmış ki; sıcak suyun içinde aleni bir şekilde sevişir, hatta eş cinsel ilişkiler bile herkesin gözü önünde gerçekleşirmiş. Tuvaletlerin bile üzeri açıkmış. Düşünebiliyor musunuz siz defi hacet yaparken herkes size bakacak, siz de onlara bakacaksınız. O zaman öyleymiş işte. Şu an naylon ve toprak altında hala çok güzel mozaikler var. Ancak üzülerek öğrendik ki; hava almayan ve nem yapan naylon örtü buralarda da büyük tahribatlar  yapıyor. Yine üzülerek öğrendik ki bakanlık burada bir çalışma yapmayı hala düşünmüyor. 

Kralın güzeller güzeli kızı barışa kurban edilmiş

Alın size Uşak topraklarında geçen tüyler ürpertici bir efsane daha.

Her gezi yazısında belirtiyorum. Ben tarihçi, falan değilim. Gittiğim yerleri fotoğraflar, sonra da kayıt dışı efsane, söylence ne varsa siz çok yaşayası okurlarımla paylaşırım. Onun için bu anlattıklarımın ne kadar doğru olduğunu ben bilemem. Bilenler açıklarsa çok sevinir, ben de öğrenmiş olurum. Al san bir Kral kızı efsanesi daha. Ancak bu efsane çok dehşet verici bir sonla bitiyor. “Bölgede üç krallık durmadan birbirleriyle savaşırmış. Bu savaştan bıkmış usanmışlar.  Aralarında barış yapmışlar. Sulh içinde yaşayıp giderken, Kralların en yaşlısı olanın kızı büyümüş, serpilmiş güzeller güzeli genç bir kız olmuş. Daha önce savaşıp şimdi barış imzaladığı diğer iki krallığın prensleri de bu güzel kız aşık olmuş. İki Prens de yaşlı Kral’ın kızına talip olmuş. Ne yapsın Kral? Birine verse, öbürü harp çıkaracak. Barışın sürmesini istiyor. Aklına bir cinlik gelmiş. Çağırmış iki Prensi de huzuruna: “Bana iki ayrı su kanalı yapacaksınız. Birinizinkinden su gelecek, öbüründen süt. Kimin kanalından önce su ya da süt akarsa kızım onun olacak” demiş.

Kızın aşkı ile yanıp tutuşan komşu krallığın iki yakışıklı Prensi başlamış kanallarını yapmaya. Gece dememiş gündüz dememişler. Çalışmış çabalamışlar. Birisi süt, birisi su akıtmayı başarmışlar. Yaşlı Krala da, “Öne hangisi gelecek?” diye kanalların ucunda beklermiş. Bir de ne görsün? Hem süt, hem su aynı anda akmasın mı? Haydaaa…  Yaşlı Kral ne yapsın şimdi? Kızı hangi prense verse öbür krallık maraza çıkaracak. Yıllardır süren barış ortamı sona erecek. O da çağırmış iki prensi huzuruna. Onların gözü önünde biricik kızını kılıçla ikiye bölmüş. “Al” demiş. Yarısı senin. Öbür yarısı da senin.

”Kaynak: Banaz’daki Akmonya’da yaşanan önemli olaylar  “

(SALİH KILINÇ / GEZİ YAZILARI)

Editör: Seher ZEYBEK