AKM’de düzenlenen basın toplantısı öncesi bir gösterim yapıldı. Daha sonra Uşak İnşaat Mühendisleri Odası başkanı Ümit Alp, Erzincan’ın İliç ilçesinde bulunan altın madeninizde yaşanan toprak kayması hakkında bir takım teknik bilgiler verdi.

Alp, İliç altın madeninde yaşanan ve 9 işçinin toprak altında kaldığı toprak kaymasını, “Türkiye’nin Çernobil’i” olarak tanımladı.

Daha sonra Uşak Murat Dağı Yok Olmasın Platformu Sözcüsü Funda Öz Akcura, okuduğu basın açıklamasında şu konulara değindi:

VAHŞİ MADENCİLİĞE HAYIR!

MURAT DAĞI, MADENLERE KAPATILSIN!

13 Şubat Salı günü Erzincan’ın İliç ilçesindeki Çöpler Altın Madeni’nde, siyanürle ayrıştırma yapılan liç sahasında, Türkiye’nin Çernobil’i yaşandı.

Bakanlık verilerine göre, başta arsenik, antimon, civa, kurşun, kadmiyum ve siyanür olmak üzere birçok ağır metal barındıran 35 milyon ton maden kayası, 1 km boyunca, Fırat Nehrine aktı.

Uzmanlar, siyanürlü liç sahasından yeni kaymaların kuvvetle muhtemel olduğunu söylüyor.

Kayıp işçileri arama çalışmaları bu nedenle durduruldu.

Çöpler Altın Madeni, Türkiye’nin en büyük su toplama havzalarından biri olan Fırat Nehri havzasında yer alıyor.

Mevcut resme bakarak şunu söyleyebiliriz:

Türkiye toprakları ve suları, geri dönülemeyecek şekilde zehire bulandı.

İliç için Türkiye’nin Çernobil’i demek asla abartı olmaz.

Bedel, hayatlarımız oldu.

Biz yöre halkının başka yürek gümbürtüleri de var:

Muartadagı (2)

MURAT DAĞI

Her ne kadar “iki kez durdurmuş olsak” da Murat Dağı’nda altın madeni riski hâlâ devam ediyor. Çünkü şirketin ruhsatı iptal olmadı.

Anadolu Export ikinci başvurusu için hazırladığı ve geçen yıl yine iptal ettirdiğimiz ÇED dosyasında, bu kez neden siyanürle ayrıştırmadan vazgeçtiğini yazarken inanılmaz itiraflarda bulunmuştu.

2019’da “tüm önlemleri aldık; hiçbir şey olmayacak” diyen şirket, 2022’deki ÇED dosyasında “Altın madeninin işlenmesi sırasında cevher hidroklorik asit ile muamele edildiğinden sahada zenginleşmiş olan civa, nikel, arsenik, antimon, krom, kurşun ve bunlara ek olarak alüminyum iyonlaşmış hallerinin suya karışacağı kesindir ve ÇED Raporunda bunlarla ilgili önlemlere değinilmemiştir.

“Barajlarda bekletilen atıklardaki ağır metalller hiç dikkate alınmamış; sel, aşırı yağış, toprak kayması gibi çevresel etkiler ÇED raporunda tüm boyutları ile değerlendirilmemiş, olaya daha çok siyanür kirliliği olarak bakılmış, açığa çıkacak ağır metallerin bertarafı için hangi önlemlerin alınacağı açıklanmamış, zehirli atıkların sulara karışması durumunda hangi noktalara kadar uzanabileceği, kaç kişiyi etkileyebileceği, ve ekosisteme etkileri değerlendirilmemiştir” demek zorunda kalıp siyanür liçi yapmaktan vazgeçtiğini yazmıştı.

“ÇED dosyasında maden sahası ve çevresindeki su analizlerinin gerçeği yansıtmadığını, pasa sahalarından yeraltı sularına olacak sızıntının yeraltı ve yerüstü sularına karışacağını öngöremediklerini” itiraf etmişti.

Uşak’ta o bölgelerde elektrik kesintisi var Uşak’ta o bölgelerde elektrik kesintisi var

“İşletme alanının birinci derece deprem bölgesinde olması nedeniyle proje alanındaki yüksek risk teşkil eden yığın liç ve havuzlarında muhtemel bir sızıntının telafisi çok zor bir çevresel felakete yol açacağı, yığın liç ve havuzların; kırıklı, çatlaklı olduğu için geçirimliliği yüksek kaya birimleri üzerinde yapılmasının oldukça riskli görüldüğü, havuzların inşa edileceği lokasyonun böyle bir işletme için doğru olarak seçilmediği, pasa sahasının altında ise yeterli önlemlerin alınmadığı için cevher zenginleştirme tesisinden vazgeçilmiştir” demek zorunda kalmıştı.

Murat Dağı’nda altın madeni işletmek isteyen şirketin bu itirafları çok önemli.

Çünkü 2019’da bölge halkı tek vücut olup Dağını savunmasaydı eğer, altın madeni açılacaktı ve İliç’teki felaketin kat kat fazlası Uşak ve Kütahya başta olmak üzere bölgemizde yaşanacaktı.

KIŞLADAĞ ALTIN MADENİNDE DURUM NE?

Şimdi sormak lazım:

Kışladağ Altın Madeninin 2015’teki ÇED dosyasında neler yazıyordu?

Eğer o dönem, Murat Dağı’nda kazanılan başarının benzeri yaşansaydı, Tüprag neleri itiraf etmek zorunda kalacaktı?

Yine İliç’te yaşanan felaket ve Murat Dağı’ndaki itiraflar ışığında bakarsak:

Kışladağ Altın Madeninde siyanürlü liç sahasının durumu nedir?

Tüprag’ın 2013’te hazırladığı “kapasite artışı ÇED raporu”na göre, liç sahasında 600 milyon ton maden kayasına 4 milyon 80 bin ton siyanür uygulandı, uygulanıyor.

Kuzey ve güney olmak üzere iki siyanür liç sahasında 120’şer m. yükseklikte ağır metal yüklü maden kayası istifleniyor.

İliç’in kat kat fazlası!

Kışladağ Altın Madeni’nde siyanür liç sahasının genişliği yaklaşık 3 milyon m2.

Neredeyse Cumhuriyet mahallesi kadar bir alan!

Bizzat Kışladağ’ın 2013 tarihli ÇED’ine göre maden sahası Gediz ve Çivril fay hatlarının arasında yer alıyor.

AFAD’a göre Gediz fay hattında her an 7,1 şiddetinde deprem yaşanabilir.

 Çivril fay hattı da diri bir fay.

Olası bir depremde 600 milyon ton siyanür ve ağır metalden oluşan bu kütle ne olacak?

Ya da şöyle soralım:

Her eşyanın bir ömrü var.

Liç sahasının altına serilen ve sızıntıyı önleyeceği varsayılan membranın ömrü ne kadardı?

Üzerine binen 600 milyon ton kayaya 20 yıldır dayanabildi mi?

O, 3 milyon m2’nin bir yerinde çatlama/patlama oldu mu, olmadı mı?

İl Sağlık Müdürlüğü’nün verilerine göre Eşme ve Ulubey bölgesindeki yeraltı sularında arsenik oranı normalin 70 ile 700 kat arası fazla.

Arsenik oranının fazla olmasının Kışladağ ile bir bağı var mı?

Bölgede ve şehrimizde artan kanser vakalarının Kışladağ ile bağı nedir?

Alaşehir ve Salihli ovasına dek bölgenin önemli tarım arazilerindeki verim düşüklüğü ve mahsul kalitesizliği ile Kışladağ altın madeni siyanür liçi alanında olan tozuma arasında bağ var mı?

Ve yine, son yıllarda yaşadığımız yeraltı sularının çekilmesi ve kimi köylere tankerlerle su taşınması ile Kışladağ Altın Madeni arasında bağ var mıdır?

Geçen ay Uşak Karacahisar köyünde kuraklık yüzünden toprak ikiye bölünmüş ve heyelan meydana gelmişti.

Ve şubat ayında diz boyu kar olması gerekirken bahar havası yaşıyoruz. Bu yaz da çeşmelerimizden su akmayabilir.

Kışladağ Altın Madeninin, Uşak’ın tükettiği suyu tek başına kullandığı ve bunun için bir bedel ödemediği iddia ediliyor?

Kışladağ altın Madeni ne kadar su tüketiyor ve bu suya nasıl ulaşıyor?

Yoksa biz, İliç’teki felakete gerek bile kalmadan, bir altın madeninin yaratacağı olası sorunları, 20 yıldır yaşıyor muyuz?

Muartadagı (3)

TALEPLERİMİZ

Bu topraklar bizim.

Gidecek başka yerimiz yok. Bu soruların yanıtlarını bilmek, ve ona göre davranmak hakkımız.

Bu nedenle başta Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü olmak üzere İl Sağlık Müdürlüğü ve ilgili tüm kurumlardan;

Kışladağ Altın Madeni ile ilgili tüm tahlil, denetim ve raporlar başta olmak üzere tüm verilerin acilen kamuoyu ile paylaşılmasını;

Geçen 20 yılda denetimlerin hangi sıklıkta ve nasıl yapıldığını, sonuçların ne olduğunu ve ne yapıldığını;

Herhangi bir problemle karşılaşıldıysa eğer, ne gibi önlemler alındığını ve yaptırım uygulanıp uygulanmadığını bilmek istiyoruz.

Bunu burada talep etmekle yetinmeyeceğiz tabi ki; bilgilendirme hakkımızı da kullanacağız.

Çevre ve Şehircilik, İklim Bakanlığı’ndan da talebimiz şudur:

Yaşama düşman vahşi bir işlem olan siyanürlü altın madenciliği yasaklanmalı, başta tarım arazileri ve su havzaları olmak üzere risk altındaki tüm bölgelerdeki altın madenleri kapatılmalıdır.

Yine Murat Dağı ve Eğrigöz başta olmak üzere, ekolojik öneme sahip yaşam alanlarındaki maden ruhsatları iptal edilmelidir.

Murat Dağı, madenlere kapalı alan ilan edilmelidir.

Su fakiri olan ülkemizde, küresel iklim krizinin yol açtığı kuraklık da göz önüne alındığında tercih madenciler değil, “kamu yararı” olmalıdır.

Ki, bu tehlikeyi Avrupa Birliği Parlamentosu 2010 yılında görmüş ve “vahşi bir işlem olduğu” için Avrupa Birliği topraklarında siyanürlü altın madenciliğinin yasaklanmasını önermiştir.

Almanya, Çek Cumhuriyeti ve Macaristan’ın kabul ettiği yasaklanma gerekçeleri şunlardı:

• Siyanür, canlı çeşitliliği, tatlı su varlığı ve insan sağlığını tehdit eden yüksek derecede toksik bir kimyasaldır.

• Maden atıklarında canlı sağlığı için belirlenen güvenli limit değerlerin çok üstünde siyanür bulunur ve maden atıklarını yönetmek zordur.

• Siyanürlü maden işletmeleri 8-16 yıl gibi kısa sürelerde kısıtlı istihdam yaratırken, olası bir kaza sorumlu işletmeler tarafından karşılanmayacak kadar büyük, sınır ötesi yıkımlara neden olur.

• Geçtiğimiz 25 yıl boyunca dünya genelinde 30’dan fazla atık maden barajı kazası yaşanmıştır (uzun süreli kaza kayıtları atık barajı kazalarının görülme sıklığındaki artışa dikkat çekerek gelişen teknolojinin baraj kazalarının önüne geçmediğini gösteriyor).

• İklim değişikliği kaza riskini artırmaktadır.

SON SÖZ

Bizler 2019’da “Murat Dağı’nda altın madeni açılmasında sakınca yoktur” diyen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na dava açtık ve kazandık.

Yine 2023’te aynı şirketin dosyasını ikinci kez kabul eden Bakanlığı yanlışından döndürüp ÇED dosyasını iptal etmesini sağladık.

Bunu başaran, bölge halkının bilinçli, örgütlü birleşik mücadelesiydi.

Bu saatten sonraki sorumluğumuz; bölgesel mücadelemizi ülkenin tamamına taşımak ve bir İliç daha yaşanmasın diye vahşi altın madenciliğinin sona erdirecek yasalar çıkmasını talep etmektir.

Gıdaya ve temiz su kaynaklarına ulaşımın zorlaştığı, geçmişin petrol savaşlarının yerini su savaşının alacağı global dünyada, bu tercih, aynı zamanda bekaa sorunumuzdur.

Muhabir: SALİH KILINÇ