“Ortaköy” baskını olarak tarihe geçen bu olayı eminim pek çok Uşaklı şimdiye kadar duymamıştır. Sevgili Ömer’in bu araştırmasını şimdi sizlere sunuyoruz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seferberlik ilan etmeyip daha küçük birlikleri cepheye sevk etmeye çalışmaktadır. Buna rağmen cepheye sevk edilen birliklerden asker kaçakları büyük boyutlara gelmiştir. Asker kaçaklarının en büyük nedeni Kuvayı Milliye komutanlarının köylerde yaptığı uygunsuz davranışlardır. Halk arasında Kuvayı Milliye eşkıya ocağı olarak görünmektedir.
Kuşçubaşı Eşref’in Uşak Cephesindeki zalim tavırları sonucu 1920 yılının Haziran ayında Ortaköy hadisesi meydana gelmiştir.
Kuşçubaşı Eşref Bey, Uşak Kazasının Akse Köyü'nde karargâh kurarak çevreden silah zoruyla asker ve erzak toplamaktadır. Kendine muhalefet eden Uşak’ın doğusundaki Orta Köy'e adamlarından Güllülü Ali Efe komutasındaki on adamlık bir müfrezeyi göndermiştir. Bu kuvvet güpegündüz kasabayı yağmalamaya davranmıştı. Ali Efe’nin çetesiyle kasaba sakinleri arasında bir münakaşa çıkmış ve bu, Ali Efe’nin ölümüyle sonuçlanmıştı. Akabinde haberler Eşref ’e ulaşmış ve Ortaköy’de kıyamet kopmuştu. Eşref elindeki bütün gücü seferber etmiş ve günbatımında kasabanın etrafını çevirmişti. Köylüler arasında kimse direnmeye teşebbüs etmemiş, Eşref ’in adamları Ortaköy’e girip, kaçamayacak durumda olan bazı yaşlı ve gençleri bir araya toplamışlardı. Bu sırada adamlar köyün dikkat çeken evlerini yağmalamaya ve yakmaya koyulmuşlardı. Banaz' ın Çeçe Köyü Karakol Kumandanı Kütahyalı Talip Çavuş trenle Uşak'a gelirken köyün yanmakta olduğunu gördü. Treni durdurarak köye gitti. Kuşçubaşı Eşref Bey'in yan yana dizdiği köylülere ateş emrini vereceği vakit Çece Köyü Karakol Kumandanı Kütahyalı Talip Çavuş şöyle bağırır; “Bir Arap asla Arabistan’ı yakmazdı; doğru olanları yanlış olanlardan ayıralım.” Otoritesini sorgulayan bir ses işiterek şaşkına dönen Eşref, adamlarını toplamış ve onları karakol komutanının geldiği köye doğru göndermişti. Kısa bir kovalamacadan sonra Talip Çavuş Ciğeroğlu Pınarı yakınlarında yakalanarak kurşuna dizilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 3 Temmuz 1920 günü oturumunda Konya Mebusu Mehmet Vehbi (Çelik)Efendi şöyle demektedir;
Vehbi Efendi(Konya): -Ordudaki firarı; arkadaşlarımızın hepsi biliyor. Konya’dan iki yüz kişi bindiriyorlar Karahisar’a ancak otuz kişi muvasalat ediyor. Üç yüz kişilik bir asker kafilesi üç gün sonra yüz elli kişiye iniyor. Eğer bu işe bir ay zarfında çare bulunmayacak olursa çok fena bir netice husulü memuldür. Kış da geliyor. Bu halin esbap ve avâmilin yalnız zabitanda değil. Zabitanı tasfiye etmeli, fakat askeri de iyi sıkıştırmalı.
… Binaenaleyh cepheyi harpte yalnız köylüler değil; fukara takımı değil: eşraf ve ulema ve bizlerde bulunmalıyız.
… Kuvayi Milliye firarileri zaten silahına güvenmiş eşkıya takımındandır. Kuvayi Milliye deyince ve Karesi hududunu geçince eşkıya ocağı demektir. (Gürültüler) Ve ekseriyetle Kuvayi Milliye demek, eski cepheyi geçtikten sonra şekavet ocağı demektir.
… Belli başlı olarak kumandanları iyi intihap etmeli ... Eğer Uşak vaziyeti hadis olmamış olsaydı, Huda hakkı için mala tecavüz yoktu. Asker intizamını muhafaza ediyor. Hepimiz cepheye ve kumandanların yanına nasbı nazar etmeliyiz ve bu cephede her taburda, her alayda, her grupta, her karargâhta on, on beş gün ve yirmi gün zarfında yapılabilirse ve ahaliye kuvvet vermek şartıyla hepimiz birden gayret sarf edersek ıslah olmayacak bir durum mevcut delildir, kanısındayım.”
TBMM Gizli Celse Zabıtları, Cilt :1,Türkiye Büyük Millet Meclisi,3.7.1336,26.İçtima,3.Celse,İş Bankası Kültür Yayınları, Sanem Matbaası,1985,Ankara,s.68-70
(SALİH KILINÇ / HABER)