Seçim iyi de kimse gelecekten bahsetmiyor
Can Okurlarım!
Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği seçimlerine tam bir hafta kaldı. Kısmetse haftaya 14 Mayıs Pazar günü sandık başlarına giderek oylarımızı kullanacağız Türkiye’nin önümüzdeki 5 yıl için kaderini belirleyeceğiz.
Sizlere samimi olarak bir şey söyleyeyim mi? Türkiye genelinde ve Uşak’ta kimin kazanacağı zerre kadar umurumda değil. İnanın bana…
Şimdi bana; “Salih Bey hem Türkiye’nin önümüzdeki 5 yıl için kaderini belirleyeceğiz” diyorsun. Sonra da kimin kazanacağı zerre kadar umurumda değil diyorsun. Kafayı mı yedin? Bu ne yaman çelişki?” dediğinizi duyar gibiyim.
Yerden göğe haklısınız. O zaman neden umursamadığımı hemen arz edeyim Efendim.
Bir kere, Türkiye genelinde de Uşak özelinde de hiçbir lider ya da Cumhurbaşkanı adayı, Uşak özelinde de milletvekili adayı ülkem adına, çocuklarım ve torunlarım adına gelecek vaat etmiyor. Ben gelecek adına bir takım vaatler bekliyorum. Onlar dolap beygiri gibi kısır döngü içerisinde dönüp duruyorlar. Kusura bakmasınlar. Teşbihte hata olmazmış.
Yaşım 60 oldu. Hayatı ve insanları daha çok sevmeye başladım. Yani yaşlandım diye hayattan vazgeçmiş değilim. Ancak şahsen bir beklentim de yok. Bu yaşa kadar kendimce güzel bir hayat yaşadım. Şikâyetçi değilim.
Ama endişeliyim… Hem de çok endişeliyim. Çocuğum adına endişeliyim. Doğmamış torunlarım adına endişeliyim, ülkem ve insanlarım adına endişeliyim. Gelecek kuşaklarında yaşamlarını patates, soğan, et, süt ve yumurta fiyatlarını tartışarak geçirmelerinden endişeliyim.
Kuraklığın ne olduğunu yaşamamış genç nesillerin susuz kalmasından endişeliyim. Bilgi sahibi olmak yerine cehaletin kutsanmasından endişeliyim.
Birbirimize karşı hoşgörü ve nezaketin yerine kabalığın ve hoyratlığın iyiden iyiye yer almasından endişeliyim.
Uşak’ın güzel, nahif insanlarının her geçen gün yitip gitmesinin ardından kabalığın, küfrün ve iftiranın prim yapmasından endişeliyim.
Bana gelecek vaat eden bir lider olmadığı için endişeliyim. Geleceğim olmadığı için i patates ve soğan fiyatlarının tartışıldığı bir seçim ortamı beni hiç mi hiç ilgilendirmiyor.
Evet aç yaşayamayız, güzel ülkemin ve güzel kentimin insanları karnını bile doyurmakta zorluk çekiyor. O da kabulüm…
Ama Allah aşkına söyleyin bana. Bu ortamda nasıl bir gelecek hayal edebilirim ki…
Çocuklarım ve torunlarım için mutlu bir gelecek istiyorum. Onu da bana veren yok…
HAYALLER VE UMUTLAR KIRILAN YUMURTA GİBİ
Sağlığında hiçbir yazısını kaçırmamaya çalıştığım rahmetli Hasan Pulur ustamdan hayaller ve gelecek üzerine bir fıkrayı sizlere aktarmak istiyorum.
Yoksul bir köy, seçim sabahı. Karı koca sandığa oylarını atmışlar, eve dönüyorlar... Kahvenin önünden geçerken adama bağırmışlar:
“Gel ülen, bi çay iç!”
Adam karısını eve yollayıp, kahveye takılmış. Akşam üzeri dönmüş, elinde bir yumurta, karısı sormuş:
“Ne elindeki?”
“Yumurta, görmüyon mu?”
“Gördüm de neyin nesi anlayamadım!”
* * *
ADAM başlamış anlatmağa:
“Kahvede otururken biri geldi, bana bir yumurta verdi. Hediye!”
“İyi de ne olacak bu yumurta?”
“Zengin olacağız... Yumurtayı karşı komşunun kümesindeki tavukların altına koyacağım, civcivler çıktıktan sonra bir tane dişi alacağım. Bu dişi büyüyüp tavuk olacak, bir sürü yumurtlayacak. Onları da kuluçkaya yatıracağım, yine civcivler gelecek. Sonunda o kadar çok civciv, tavuk, yumurta olacak ki, bunları satıp bir inek alacağım!”
Karısı “eee!” diye meraklanmış:
“İneği, komşunun öküzüyle çiftleştirip, doğan buzağıyla yine çiftleştireceğiz. O kadar çok ineğimiz, öküzümüz olacak ki, satıp bir ev, bir kaç tarla alacağız. Sonunda çok paramız olacak. Paranın üçte biriyle yine ev ve tarla, üçte biriyle üst baş, üçte biriyle mobilya, beyaz eşya alırız.”
“Sonra?”
“Üçte birden kalan parayla da, ben biraz gezip tozacağım!”
Kadın hırsla yerinden kalmış:
“Gezip tozacaksın öyle mi?”
“Öyle!”
Kadın yumurtayı kapıp, yere atmış kırmış...
Kırılan yumurta mı, yoksa hayal mi?
Haftaya sandıklar açıldıktan sonra, kim bilir kaç yumurta kırılacak?