Valla, tüm Uşak bekleye bekleye meraktan kurdeşen dökmeye başladı. AK Partili vekiller “Senin kirli çamaşırlarını ortaya sereceğiz. Tüm Uşak görecek” diye caka sattı.
CHP’li Belediye Başkanı; “Sermezseniz namertsiniz. Ben merdim. Size Cuma’ya kadar mühlet. Açıklamazsanız ben açıklarım demişti.
Hani Urfa’nın meşhur bir türküsü vardır. “Saza niye gelmedin?” diye. Onun bir kıtasını azıcık tahrif ederek bende şöyle derim.
“Üç gün dedin beş gün dedin
Aylar oldu açıklamadın
Geçen Cuma açıklayacaktın
Aylar oldu açıklamadın”
Ağalar, Beyler, Paşalar!
Lütfen ne açıklayacaksanız bir an önce açıklayın da Uşaklı olarak bizlerde bilelim neler döndüğünü.
Pek, Uşak ve Uşaklıyla alakanız olmadığı için duymamış olabilirsiniz. Sizler, “Ben seninkini”, “asıl ben seninkini” deyince bütün Uşak merakla sizi bekledi. Siz açıklamayınca, kahve köşelerinde ve fısıltı gazetelerinde şu konuşulur oldu: “AK Partili vekiller ve il başkanı, Belediye Başkanı Özkan Yalım ile bir araya geldi. Centilmenlik anlaşması yaptı. Artık birbirlerinin kirli çamaşırlarını sergilemeyecekler.”
Ben, böyle bir buluşma olduğuna hiç ihtimal vermiyorum. Nerede, ne zaman buluştular? Buluşmada kimler vardı? Hepsi havada kalan şeyler. Ama Uşak’ın her köşesinde bu muhabbet yapılıyor. Sizleri bilgilendirmek için kaleme aldım.
“Ağam biz bu haltı neden yedik?”
Valla, bu fıkrayı sadece hoşluk olsun diye yazıyorum. Bazı cin fikirliler alıp bir yerlere bağlamasınlar. Bu fıkranın gerçeklerle ve kişilerle hiç alakası yoktur. Birileri bir tarafa çekerse o da benim kabahatim değildir. Bu da böyle biline.
“Bir ağayla marabası, ağanın en güçlü ve en güzel atının koşulduğu en süslü arabayla kasabaya inmektedirler. Ağa arabadadır, maraba ise arabanın yanında yürümektedir.
Yerde taze bir tezek kümesi görürler. Üzerinde sineklerle etrafa koku salmaktadır. Ağa, marabasıyla alay etmek ister.
‘‘Maraba’’ der, ‘‘şu tezeği ye, atla araba senin. Sen bineceksin, ben yürüyeceğim.’’
Maraba ata bakar, arabaya bakar. Ağayı da zaten hiç sevmez. Midesi bulana bulana tezeği yer. Artık ağa maraba olmuştur. Maraba da ağa.
Eski maraba yeni ağa süslü arabaya kurulur ve kibirli bir şekilde ata “deh” der.
Eski ağa, yeni maraba bu duruma çok bozulmuştur. Durduk yerde en güzel atını, en güzel arabasını marabaya kaptırmıştır.
Marabanın da yediği tezeğin iğrenç tadı hala ağzındadır ve gururu çok kırılmıştır. Maraba arabada, ağa yaya köylerinde dönerken yolda yine bir hayvanın yaptığı dumanı çıkan bir tezek görürler. İşte ikisinin de beklediği fırsat çıkmıştır.
Maraba, ağadan intikam almak için ‘‘Ağam” der, ‘‘Sen şu tezeği ye, at ve arabayı geri al’’.
Ağa’da böyle bir fırsat beklemektedir. O da oturur tezeği yer. Arabaya kurulur, atı kamçılar. Tabi maraba yine yaya kalır.
Köye yaklaştıklarında maraba dayanamaz; “Ağam” der. Köyden çıkarken araba senin, at senindi. Yürüyen de bendim. Şimdi köye giriyoruz. At senin araba senin. Yürüyen yine ben.
O vakit, Ağam biz bu haltı neden yedik?”
Yukarıda belirttiğim gibi bu fıkra ve fıkrada geçen olayların gerçeklerle bir alakası yoktur.
Ancak bana göre şu bir gerçektir:
“Bizde seçsek milletvekilleri, belediye başkanları, cumhurbaşkanları, bakanlar birer ağadır. Halk olarak bizler de MARABA.”
Onun için halt yemeyelim de oturalım oturduğumuz yerde.