Inci Taneleri Dizisi

“Dilber senin evin barkın yok mu?” diye sorunca Dilber’in; “Yoook” deyişinden içimiz gıcıklanıp libidomuz yükselirken…

Alper Gezereavcı 2

Alper’in 55 milyon Dolar’a uzaya gidip sağ salim dönmesine dua ederken Uşak’ta kestaneyi öyle bir çizdirdik ki ne çizdirdik.

Vatandaşın biri bir marketten 10 adet kestaneyi 250 liraya alıp bunu da sosyal medyada yayınlayınca Uşaklıların kestaneyi nasıl çizdirdiğine cümle âlem şahit oldu. Bir anda pavyon gülü Dilber’i ve uzay fatihi Alper’i unutup ekonominin gerçeklerine bir şamar yemişçesine dönmek durumunda kaldık.

Kestane Pişirme

Aslında Uşak’ta 250 liraya çizdirdiğimiz kestane sadece Uşak’ın değil Türk insanın yüzüne inen bir silledir.

Bu yazıyı yazarken baktım. Gram altın 1996, 86 TL, Dolar 30,67 TL, Euro 33,11 olmuş.

Uşak’ta çizilen kestaneler, çok şükür ekonominin gerçeklerine dönmemizi sağladı. Bildiğiniz üzere https://www.yesilsivasligazetesi.com/ İnternet Haber Sitemizde geçtiğimiz Haziran ayında Uşak üniversitesi İletişim Fakültesi’nden mezun olan yani mektepli gazeteci kızımız Ece Yıldırım ile birlikte çalışıyoruz.

Çarşamba Pazarı (2)

Ece kızımız 3 haftadır her Çarşamba günü koca pazara gider, pazarda ekonominin nabzını tutar,pazaryerini karış karış dolaşır, bir pazar arabasının kaça dolduğunu, daha doğrusu dolmadığını araştırır.

Ece kızımız, pazara ilk gittiği hafta pazar arabasını 690 liraya, ondan sonra 840 liraya, bu hafta da 1040 liraya dolduramadı. Meyve ve sebzenin, peynirin ve sütün fiyatlarını tek tek çıkartarak ve karşılaştırarak güzel bir araştırmacılık haber örneği ortaya koydu.

Biz pavyondaki Dilber’in evinin barkının olmayışına üzüle koyalım,pazar arabasını doldurmaya çalışırken evi barkı satıp evsiz kalacakmışız da haberimiz yok. Valla, ülkemizde ve ilimiz Uşak’ta ekonomik sıkıntılar o kadar had safhaya geldi ki; artık bırakın işçi, memuru, esnafı ve emekliyi artık sanayiciler ve işverenler bile dayanamaz hale geldi.

https://www.yesilsivasligazetesi.com/ İnternet Haber Sitesi olarak sizlere Uşaklı sanayicilerimizin sıkıntılarını da konkordato ilen eden şirketleri adım adım izleyerek duyurmaya çalışmıştık.

Uşak iş dünyasının ve sanayicisinin gerçek ve hatır için kestiği çeklerin çoğunun şubat ayının son günlerinde ödeme tarihlerinin gelince hiç iyi şeyler olmayacağını duyurmuştuk.

Birçok fabrikada üretimlerin yüzde 30, yüzde 40’lara düştüğünü, vardiya sayısının azaldığını, birçok işçinin işsiz kaldığı veya ücretsiz izne çıkarıldığını da siz değerli okurlarımıza iletmiştik.

Uşaklı bırakın pavyona uzaya gitmeyi, artık evine gidemez oldu. Yangın bacayı da geçti. Evimiz kül olmak üzere. Bu gidişle sadece pavyon gülü Dilber değil bizlerde evsiz barksız

kalacağız.

ÇANLAR KİMİN İÇİN ÇALIYOR?

Ernest Hemingway’ın çağdaş dünya klasikleri arasında başyapıt sayılan “Çanlar Kimin İçin çalıyor?” romanının finalinde şöyle bir tirat vardır:

"Ada değildir insan, bütün hiç değildir bir başına; anakaranın bir parçasıdır, bir damladır okyanusta; bir toprak tanesini alıp götürse deniz, küçülür Avrupa, sanki yiten bir burunmuş, dostlarının ya da senin bir yurtluğunmuş gibi, ölünce bir insan eksilirim ben, çünkü insanoğlunun bir parçasıyım.

“İşte bundandır ki sorup durma çanların kimin için çaldığını; senin için çalıyor."